1992 yılında dünya liderleri atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunu ’iklim değişikliğine tehlikeli insan kaynaklı etkiyi engelleyecek seviyede’ tutmak için Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (UNFCCC) imzaladılar. Sözleşmeye taraf olan ülkeler o zamandan bu yana iklim değişikliğinin etkilerini ‘tehlikeli’ sınırların altında nasıl tutabileceklerini araştırıyorlar.
1970 yılında Yale üniversitesinden ekonomist William Nordhaus insanlığın global ortalama sıcaklık artışının son birkaç yüz bin yıldır görülen doğal sıcaklık artışının üzerinde olmaması gerektiğini önerdi. Bu da kabaca küresel sıcaklık artışının endüstrileşme öncesi döneme göre 2 C’den daha fazla artmaması anlamına geliyor.
Nordhaus bir ekonomistti, iklim bilimci değildi. Dolayısıyla 2 C’lik sıcaklık artışı önerisi ‘ilk tahmin’ olarak kabul edilebilir. Son yıllarda tarım uzmanları, meteorolojistler, buz bilimcileri, ekolojistler, okyanus bilimcileri ve daha pek çok uzmanın yaptığı kapsamlı araştırmalar gösterdi ki 2 derecenin üzerindeki bir sıcaklık artışı her türlü korkunç sonucu doğurabilecek nitelikte olacaktır.
2001 yılında Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) farklı sıcaklık artışlarına karşılık gelen riskleri gösteren ‘burning embers’ diyagramını yayınladı. Bu diyagramda, sıcaklık artışları sanayileşme öncesi döneme göre 0’dan 5 dereceye yükseldiğinde aşırı hava olayları riski, ekonomilere olan etkiler ve insanlara olan zarar açık sarıdan ateş kırmızısına değişen çubuklarla gösteriliyor. Çoğu riskin kırmızıya dönme noktası 2 C olarak görülüyor.
Penn State Üniversitesinden yer bilimci Richard Alley’e göre ‘bu diyagramda “burada dünyanın sonu geliyor” diyen bir çizgi yok, fakat diyagrama göre 2 derecelik sıcaklık artışında çoğu toplum ve piyasalar üzerinde herkes için yaşamı zorlaştıracak etkiler görülecek’.
Bu sırada UNFCCC’yi imzalayan ülkeler o zamandan bu yana her yıl bir araya gelerek iklim değişikliğini bilimsel olarak tartışıp planlar geliştirmeye çalıştılar. Ancak, iklim değişikliğinin ‘tehlikeli’ seviyesinin tanımını 2015 yılında Paris’teki toplantıya kadar yapamadılar.
Paris toplantısının sonucunda imzalanan ilk Paris İklim Anlaşması’nda taraf ülkeler sıcaklık artışını 2 C’nin altında tutma kararı aldılar. Bunun üzerine 2015 yılında bilim adamlarının yaptığı çalışmada atmosfere salınabilecek sera gazı miktarı 500-1000 gigaton arasında olabileceği ortaya çıktı. Bu ise dünyanın 10-20 yılda salacağı sera gazı miktarına eşit.
Fakat Paris Anlaşmasında bir sıkıntı vardı: anlaşma ülkeleri emisyon değerlerini belli limitler altında tutmaya zorlayamıyordu. Bunun yerine anlaşmayı imzalayan ülkeler emisyonlarını azaltmak üzere gönüllü planlar geliştirdiler. Fakat, özellikle emisyon miktarı çok fazla olan A.B.D ve Çin gibi ülkeler bu konuda çok istekli değiller. Hatta, Amerika anlaşmadan tamamıyla çekilmeyi planlıyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma ülkelerin hali hazırdaki emisyon azaltma taahhütlerinin bu yüz yıl sonunda küresel sıcaklık artışını 3.2 C artıracağını gösteriyor.
Bütün bu gelişmeler olurken, IPCC 2018 yılında özel bir rapor yayınlayarak 2 C’lik artışın öngörülenden daha tehlikeli sonuçlar doğuracağını belirterek Paris Anlaşması’nda hedeflenen üst limiti 1.5 C’ye çekti.
Peki, 2 derece sıcaklık artışında dünyayı neler bekliyor?
Dünya nüfusunun üçte birinden fazlası tekrarlanan sıcak hava dalgalarına maruz kalacak; okyanus hayatının devamlılığını sağlayan mercan resiflerinin çoğu yok olacak; kuzey kutbunda ‘buzsuz’ yazlar 10 kat daha fazla görülecek; güney kutbundaki buz örtüsünün ana karadan kopması ve dünyanın büyük ve yaşlı ormanlarında görülecek yıkıcı yangınlarla sıcaklık artışı katlanarak artacak.
Birleşmiş Milletler raporuna göre 1.5 C hedefini sağlamak için bu yıldan başlayarak her yıl küresel sera gazı emisyonlarını %7.6 azaltmalıyız. Dünya ülkeleri emisyonları 2030 yılına kadar %45 azaltmalı, 2050 yılında da sıfıra indirmeli. Bu hedefe ulaşmak ise çok acil eylem ve keskin bir değişim gerektiriyor.
Dünya zaten iklim değişikliğinin etkilerini yaşamaya başladı. Bir Washington Post çalışması dünyanın %20’sinin zaten 1.5 C sıcaklık artışına ulaştığını gösteriyor. O bölgelerde permafrost’ların (yer altında bulunan kalıcı olarak donmuş topraklar) erimesiyle yer altında depolanan metan (karbondioksitten daha etkili bir sera gazı) atmosfere salınıyor. Çok sayıda balık türü yok oldu. Yazların çok sıcak geçmesi nedeniyle bir çok ülke açık havayı iklimlendirmeye başladı. Avustralya’da aylardır devam eden orman yangınları ortalamanın 3.2 derece üstünde rekor sıcaklığa ulaşan 2019 yılında kendini gösterdi.
‘Tehlike’yi nasıl tanımlayacağınızı bilmek ister misiniz? Sanırım doğa bize bunun cevabını zaten veriyor.
Comments