top of page

COP27 Yeşil Bina Hareketine Neler Sağladı?

COP 27 Yeşil Bina Sektörünü Nasıl Etkiledi?

Dünyada şirketlerin iklim krizini çözmedeki rolü hiç bu kadar önemli olmamıştı; BM İklim Konferansı (COP 27) bunu açıkça ortaya koydu.


Dünya çapında iklim değişikliği etkisi yapan emisyonların %40'ını binalar yapıyor. Diğer yandan insanlığın dünyada oluşturduğu tüm çevresel etkinin %70'i binalar ve şehirler tarafından oluşturuluyor. Elbette COP27 bina sektörünü derinden etkileyen kararları devletlere dayatıyor. Bunların başında sabit kaynaklar dediğimiz Scope-1, yani Kapsam-1 emisyonları yeşil bina politikaları ile düşürülebiliyor. Diğer Kapsam-2 ve Kapsam-3 emisyonları da bina sektöründen dolaylı olarak etkileniyor. Yani bina sektörü COP27 için de oldukça önemli. Ancak COP27'nin en önemli stratejisi, özel sektör veya başka bir deyişle sermaye eliyle binaların düşük karbonlu yeşil binalara dönüşümü anlamını taşıyor. Bu yazımızda konuyu detaylı olarak sizlere aktardık.

Bundan kısa bir süre önce COP27'nin sonuçlarını ülkeler bazında yansımaları ile size "COP27 sonuç bildirgesi bir işe yarayacak mı?" başlıklı ECO-Blog yazımızda sunmuştuk.


COP 27, dünya ekonomisi çapında karbonsuzlaştırmanın desteklenmesi ve 1,5 derecelik artışın bir sınır olarak sürdürülmesi için yaptığı açık çağrılarla özel sektörün önemli ölçüde katılımını sağladı. ABD Başkanının iklim konusundaki özel temsilcisi John Kerry'nin dediği gibi, "Dünyada bizi 1,5'in altında tutacak kadar hızlı geçiş yapacak paraya sahip tek varlık özel sektördür." İşte yeşil bina sektörü de COP27 hedeflerini özel sektörün karbonsuzlaştırma için yapacağı uygulamalar boyutunda sahiplendi. Burada ESG ön plana çıktı. Daha önce üzerinde “ESG ne anlama geliyor ve neden önemli?” adlı ECO-Blog yazısı yazdığımız ve yeşil bina hareketi için son derece önemli olan ESG konusu kurumsal sürdürülebilirliği çok boyutlu ele alan bir raporlama.

COP27, ESG ile dünya yatırım topluluğu için bu bir eylem çağrısı yaptı. Çünkü kamu sektörü kaynaklarının sona erdiği yerde, özel sektörün boşluğu doldurma fırsatı bulunuyor. Şirketlerin karşılaştığı en büyük engellerden biri, tüm COP toplantıları boyunca tartışıldığı gibi, karbonsuzlaştırmayı finanse etmek için sermayenin kilidini açmaktır. Kısmen bu boşluğu gidermeyi amaçlayan raporlama standartları, sürdürülebilirlik ve yönetişim bilgilerini dünya çapında dengelemek ve yatırımcı baskısı ile karbonsuzlaştırma eylemi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu yatırım baskısı yeşil bina hareketinde de önemli bir motor olmuştur. Ancak şimdi boyut biraz daha yukarılara taşınmaktadır.


Karbon Saydamlık Projesi (CDP) ve Uluslararası Sürdürülebilirlik Standardı Kurulu (ISSB), ESG raporlama çerçeveleri için standartlarının yeni uyum programlarını COP27’de duyurdu. 2021 yılında İklim Saydamlık Standartları Kurulu (CDSB) ve Değer Raporlama Vakfı'nın (SASB ve Entegre Raporlama Çerçevesi'ni içeren) bir ortaklığı olarak oluşturulan yeni ISSB'nin dahil edilmesi, ESG için birleşik bir uluslararası standart ve raporlama çerçevesi oluşturmayı amaçlamakta.


Hesap verebilirlik, ESG ve net sıfır taahhütleri etrafındaki COP 27 tartışmalarının da ön saflarında yer aldı. Üst düzey uzman grupları, net sıfır taahhütler için bütünlüğün neden önemli olduğuna dair rapor yayınladılar. Özel sektör, önümüzdeki yıllarda net sıfır taahhüt tanımları, kapsamı, raporlama ve denetimi konusunda daha fazla standartlara sahip olacak.

Şirketler yeni binalarını sıfır karbon veya sıfır enerji hedefli yeşil binalar ile değiştirme yöneliminde.

USGBC, yani dünya yeşil bina hareketinin kalbi, net sıfır taahhütleri olan kuruluşlarla ve iklim stratejilerini halen geliştirenlerle, gayrimenkul varlıkları ve portföylerinde hesap verebilirliği izlemek, ilerleme kaydetmek ve ilerletmek için çalışmakta. USGBC, COP27 sonrasında hesap verebilirliği daha da destekleyeceğini ve LEED gibi programlarını 2023'te 1,5 derecelik hedefle uyumlu hale getireceğini açıkladı. Yani yeşil bina hereketi dünya sermayesinin karbonsuzlaştırma politikalarına kendini adapte eden araçlar geliştiriyor. Bu bina sektörü için çok önemli ve yeni bir haber. Bunun anlamı artık bina sahipleri ESG gibi raporlamalarında yeşil bina sertifikalarını adapte olarak kullanacaklar. Kurumlar binalarının yapım ve işletme emisyonlarını deklare etmek için yeşil bina, sıfır enerji veya sıfır karbon bina olarak yapılacak.


Kurumsal ESG programlarıyla ilgili diğer duyuruların yanı sıra, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD), önerilen politika ve iş modelleri aracılığıyla hesap verebilirliği artırma ve kurumsal iklim taahhütleri ve eylem seviyesini yükseltme fırsatlarını belgeleyen İklim İyileştirme İşi: Hesap Verebilirliği, Hırsı ve Eylemi Hızlandırma adlı bir rapor yayınladı. Bu rapor da uyum bağlamında ESG konusunu gündeme getirdi.


Kamu sektörünün, sürdürülebilirliğin ülke çapında ekonomide uygun şekilde değerlenebileceği ve fiyatlandırılabileceği koşulların yaratılmasında ESG’nin rolünü onaylaması gerekiyor. Bu amaçla, ABD, Rockefeller Vakfı ve Bezos Dünya Fonu ile ortaklaşa olarak, düşük emisyonlu enerji tüketimine geçiş hızlandırıcısını, karbon kredileri karşılığında gelişmekte olan ülkelerde fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılmasını finanse etmek için özel sektör sermayesinden ve kuruluşların ilgili ESG hedeflerinden yararlanma girişimi olarak ilan etti. Yani gelişmekte olan ülkelerdeki firmalar ESG raporları ile karbonsuzlaştırma uygulamalarına kredi alabilecekler. ESG’nin önemli bir başlığı olarak binaların emisyonları ön plana çıkıyor. Dolayısıyla kredi almayı hedefleyen her firma yeşil bina yapmak zorunda kalacak. Bu gelişmenin yeşil bina sektörünü canlandıracağı çok açık.

Gayrimenkul sektörü bu bağlamda, yeni yenilenebilir enerji üretiminin fiyatının fosil yakıtın altına düştüğü ve birçok ülkede özel sektör liderliğindeki bir geçişi tetikleyebilir, temiz enerji sektörlerini canlandırabilir.


Bununla birlikte, COP27 yorumlarımıza göre, gelişmekte olan ülkeler ve düşük gelirli alıcılar iklim değişikliği mücadelesinde yüksek riskli yatırımcılar olarak görülmektedir. Finansman fırsatı, yatırım metriklerinin yeniden değerlendirilmesi yoluyla sermaye maliyetini azaltmaktır. Burada kamu sektörü, yatırımları riske atan kamu-özel sektör ortaklıkları ve kalkınma bankaları kritik bir role sahiptir. Yorumlarımıza göre, düşük emisyonlu ve yeşil binalar ile uyumlu sermaye akışları oluşturmak, özel sektörün risk gördüğü yerlerde kamu sektörünün katılımını mutlaka gerektirecektir.


COP 27, uygulayıcı topluluğu içindeki bağlantıları genişletmek, endişeleri ve öğrenilen dersleri paylaşmak, uluslararası ortak hedeflere doğru çalışmak ve uluslararası anlaşmalarda daha güçlü taahhütleri savunmak için bir katalizör görevi gördü. Küresel emisyonları ölçülebilir karbon azaltımlarıyla aşağı çekmek için gereken ölçekte eylemler nihayetinde büyük ölçüde özel sektörden gelmeli. ESG gibi standartlar ile şirketlerin iklim taahhütler ve beyanları arttıkça, şirketler kendi hesap verebilirliklerini kanıtlayacaklar. COP28'e giderken, yapılı çevrenin ve daha geniş ekonominin karbondan arındırılmasında ölçülebilir ilerleme sağlamak için boşa harcanacak zaman bulunmuyor.


USGBC, kendi araçlarının tamamını ESG’ye süratle adapte edecek eylemlere başladı. Bu sayede en başta LEED, sonrasında SITES, WELL, PEER, RELI ve Park Smart gibi bir çok sistem kısa sürede ESG sistemine uyumlu olacak. Bu sayede yeşil bina hareketi yatırımcı baskısı ile bir rüzgar daha yakalayacak. ESG, kısa sürede yeşil bina hareketini, yeşil ve aynı zamanda sıfır enerji/karbon bina hareketine taşıyacak. İşte COP27’nin yeşil bina hareketine en büyük etkisi burada oldu.



309 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page