top of page

Türkiye Artık Kurak Bir Ülke

Meteorolojinin haritasında 'olağanüstü kuraklık' Tehlikesi

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 14 Temmuz 2021'de sıcaklık ve yağış raporlarının ardından meteorolojik kuraklık ölçümlerinin yapıldığı haritaları da halka resmi kanaldan web sitesinde yayımladı.

Son üç aylık haritalarda, ülkenin doğusu, güney Ege ve Aksaray, 'olağanüstü kurak' alanlar olarak gösterildi. En son geçen mayısta yayımlanan haritalara göre, ülke genelindeki 'olağanüstü kurak' bölgelerin ciddi düzeyde arttığı gözlendi.


Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), haziran ayı sıcaklık ve yağış değerlendirmesi raporlarının ardından, bu kez Haziran ayı ve son bir yıllık döneme ait kuraklık durumunu gösteren haritaları web sitesinde yayımladı.


MGM, Standart Yağış İndeksi (SPI - Standardized Precipitation Index) ve Normalin Yüzdesi Metodu (PNI - Percent of Normal Index) şeklinde iki farklı metotla meteorolojik kuraklık haritalarını hazırlıyor.


Anadolu'da Yağışlar Yüzde 98 Düştü

Meteoroloji'nin temmuz ayının ilk haftasında yayımlanan sıcaklık ve yağış değerlendirmesine ilişkin raporlarda ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki yağışların yüzde 98'e varan düşüşler gösterdiği ortaya konuldu. Sıcaklıkların giderek arttığı, yağışların da azaldığı bu süreçte meteorolojik kuraklık boyutları da hızla yükseliyor. Yanlış tarım politikaları Türkiye'yi çölleştirirken tarımı da yok ediyor.

Yanlış tarım politikaları Türkiye'yi çölleştirirken tarımı da yok ediyor.
Türkiye'de Tarım Yok Oluyor

Türkiye'nin Yarısı Olağanüstü Kurak

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından İki farklı metoda göre ölçümler yapılarak hazırlanan 2021Haziran Ayı Meteorolojik Kuraklık Durumu haritalarında SPI metodu sonuçlarına göre Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere ülkenin doğusu, güney Ege ve Aksaray 'olağanüstü kurak' gösterildi. Standart Yağış İndeksi (SPI - Standardized Precipitation Index) Metoduna Göre 2021 Haziran Ayı Meteorolojik Kuraklık Durumu Türkiye'nin artık çölleştiğini gösteriyor.

Birleşmiş Milletler'e Göre De Türkiye Çölleşiyor
Birleşmiş Milletler'e Göre De Türkiye Çölleşiyor

Birleşmiş Milletler Uyarıyor: "Türkiye Çölleşiyor"

Günümüzde küresel ölçekte bir sorun olan çölleşme konusunda Birleşmiş Milletler Türkiye'nin durumunu 'hassas' olarak değerlendiriyor. Haritaya göre Türkiye'nin yaklaşık yüzde 47’si orta ve üzeri 'çok yüksek risk' grubunda yer alıyor. Çölleşmenin görüldüğü Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar bu bölgeleri kapsıyor. Tuz Gölü havzası, Ereğli-Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattı, Eskişehir çevresi ise orta ve yüksek risk grubunu oluşturuyor.

Türkiye'nin yarısı çölleşme risk grubunda

Türkiye'de su ve rüzgar erozyonu, çölleşme tehdidinin başlıca doğal etmenleri. TEMA'nın açıklamasına göre aşırı gübre kullanımı ve kimyasal erozyon da insan kaynaklı nedenlerin başında geliyor.

Türkiye'de Belediyeler Son 20 Yılda Tedbir Almadılar

Türkiye'de belediyeler son 20 yılda Türkiye'nin çölleştiğine dair veriler gelmesine rağmen tedbir almadılar. Başkent örneğinde olduğu gibi parayı ne yazık ki altyapı yatırımlarına değil göz boyayan tema parklara harcadılar. Dikkat çekici şekilde son 2 yılda yerel yönetimler iklim değişikliği ile mücadele için tedbir almaya başladılar. Bu askında neo-liberal belediyecilik anlayışının yeni gelen sosyal belediyecilik anlayışına mirasıydı.


Yeni seçilen belediye yönetimleri kuraklık ve iklim değişikliği ile mücadelenin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldılar. Oysa dünyadaki yerel yönetimlerin son 40 yıldır temel hizmet önceliği iklim değişikliği ile mücadele. Çünkü iklim değişlikliği ile mücadele eden şehirlerin sürdürülebilirlik hedefleri kentteki altyapı yatırımlarının önceliklendirilmesine ve dayanıklılığına olanak sağlıyor.

En son geçen Mayıs'ta yayımlanan haritalara göre, ülke genelindeki 'olağanüstü kurak' bölgelerin ciddi düzeyde arttığı gözlendi.


Iğdır ve güneyi, Trabzon çevresi, İç Anadolu'nun doğu kısımları, İzmir'in güneyinden itibaren Muğla, Antalya, Karaman, Konya, Adana, Hatay civarları ise 'çok şiddetli kurak', 'şiddetli kurak' ve 'orta kurak' olarak nitelendirilirken bu bölgelere yakın bazı bölgeler de 'hafif kurak' olarak haritada yer alıyor.


Isparta, Burdur, Manisa, Kütahya, Uşak, Afyonkarahisar, Karadeniz'in batı iç kesimleri normal, Samsun'dan Marmara Bölgesi'ne doğru olan bölge illeri ise hafif, orta, çok ve aşırı nemli gösterildi.


Son Üç Aylık Veriler Ürkütücü

PNI metoduna göre hazırlanan haritada da meteorolojik kuraklığın boyutları göz önüne seriliyor. Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, Akdeniz'in büyük bölümü, Kuzey Ege ve Denizli'nin bir bölümü Haziran ayında 'şiddetli kurak' olarak yer alıyor.


Son üç aylık haritada ise 'şiddetli kurak' bölgeler, Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, Akdeniz, Kuzey Ege ve İç Anadolu'nun güney kesimleri 'şiddetli kurak' tehlikesi yaşıyor.



"Son Yüzyılda Görülmedi"

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Doktor Erol Kesici.NTV Haber Web Sitesi

“Birçok bilim insanı değerlendirmesinde, son yüzyıl içerisinde, özellikle geçen yıldan itibaren hava sıcaklıklarının giderek artması, yağışların çok kararsızlığının, bugüne kadar görülmediği belirtiyor. Bu artık acil durum ve mutlak suretle önlemler alınması gerekiyor" dedi.

Aslında uzmanlar çok uzun süredir Türkiye'de alarm zillerinin çaldığını ifade ediyor. Ancak Türkiye'nin siyasi gündemi, gerçek gündemin, hayati konunun iklim değişikliği ile mücadeleleye gelmesini engelliyor. Devlet iklim değişikliği ile mücadeleyi hafife alırken 2021 yılının Temmuz ayında Kanada gibi soğuk bir ülkede sıcaklık dalgasının nedeni ile 1.000 kişinin bir haftada öldüğünü olayları yaşadık. Türkiye şehirlerinin kanada kadar düzenli olmadığı düşünülürse Türkiye'yi çok büyük ekolojik kayıpların ve can kayıplarının beklediğini göreceğiz. Nüfus planlamasını çok uzun süredir bir tarafa bırakan Türkiye, son 10 yılda 8 milyondan fazla eğitimsiz, kentlileşmemiş, su kullanımı ve hijyen eğitimleri olmayan bir göçmen nüfusla birlikte yaşamaya başladı. Bu rakam Türkiye'ye son 10 yılda 8 gizli şehir katıldı demek oluyor. Su probleminin nüfus ile ilişkili olduğunu unutmamak gerekiyor.

Türkiye Çölleşiyor
Türkiye Çölleşiyor Ancak Tedbir Alınmıyor

Türkiye Mevcut Su Kaynaklarını'da Kirletti

WWF 2014 yılından bu yana Türkiye'nin tüm su kaynaklarının kirletildiğine dair raporları ve konuyu gündeme taşıyor. Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenmektedir. Türkiye’deki 3.225 belediyeden sadece 296’sının atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. Kirlenen su kaynakları yalnız biyolojik çeşitliliği değil aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkilemektedir. Büyük Menderes Nehri, Eğirdir Gölü, Bafa Gölü, Tuz Gölü, Gediz Deltası, Uluabat Gölü, Beyşehir Gölü, Eber Gölü, Burdur Gölü ve Göksu Deltası kirlilikten etkilenen sulak alanların sadece bir kaçıdır. WWF, Türkiye'nin Su Riskleri Raporu, 2014 Acaba bu raporu ÇŞB'den okuyan bir kişi var mı diye düşünmeden edemiyoruz.

Türkiye'nin Su Kaynaklarındaki Kirlilik Çok Önemli Etken

Kararsız yağışlarla göller ve yer altında suyun depo edilememesi nedenleriyle su birikmediğini ve ülkeyi hidrolojik kuraklığa sürüklediğini kaydeden Kesici, hidrolojik kuraklığın da meteorolojik kuraklığı artırdığını söyledi. Su ve nem olmazsa yağışın da olmayacağını kaydeden Kesici, "Bilhassa tatlı su kaynaklarımızın aşırı kirlenmesi de çok önemli bir etken" dedi.

Ergene, Kirliliğin ve İhmalin Sembolü

Doğal Göller De Birer Birer Yok Oluyor

MGM'nin Ocak ayındaki değerlendirmelerinde, bugünkü tehlikeye işaret ettiğini hatırlatan Doktor Kesici, “Önümüzdeki bahar ve yaz aylarında ülkemizin çok şiddetli kuraklıkla karşı karşıya kalabileceğini söylemiştik. Bugünkü sonuçlara baktığımızda, ülkemizin ciddi bölümünde meteorolojik açıdan olağanüstü kuraklık yaşandığını görüyoruz. Bu sonucun en önemli göstergelerinden biri de doğal göller, su kaynaklarının seviyelerinin bir türlü yükselmemesi" diye konuştu. NTV Haber Web Sitesi


Tarım Politikaları Plansız Tarıma Olanak Sağladı

Bölge su rejimine uygun olmayarak yanlış bitki seçimi yapılması Türkiye'yi adeta çölleştiriyor. Tarımsalsal Sulamada kuraklığın bir başka nedeni. Türkiye'de acilen vahşi sulamadan vaz geçilmesi gerekiyor. Türkiye'de su havzaları ne yazık ki yanlış kullanılıyor ve bu konuda gerekli önlemler halen alınmadı. Türkiye'de doğal yapısı ve dengesi bozulan su kaynakları sosyal, ekonomik birçok soruna neden olmaya başladı.


Hangi Ürün Ne Kadar Su Tüketir? İşte bir kaç örnek:

  • 1 kilogram domates için 184 litre su

  • 1 kilogram havuç için 133 litre su

  • 1 portakal (100 gram) için 50 litre su

  • 1 elma (100 gram) için 70 litre su

  • 1 kilogram kırmızı et için 15 bin 455 litre su (813 damacana, yanlış okumadınız)

  • 1 hamburger (150 gram biftek) için 2 bin 325 litre su

  • 1 kilogram kahve için 21 bin litre su

  • 1 fincan kahve (7 gram) için 140 litre su

  • 1 m2 mısır tarlası yılda 650 litre su tüketir.

Türkiye her türlü altyapıyı tasarrufa gerek olmadığı fikri ile yaparken, kentelerin entegre su yönetimi, iklim değişikliği eylem planları, sera gazı emisyon raporları vb konularda nedense dünya bankası ve AB hisleri ile proje yapıyor. Türkiye plan ve projeye kaynak ayırmaktan son 20 yıldır imtina ediyor. Oysa planlama ülkenin en önemli yapması gereken yönetim fonksiyonudur. Bugün ülkemizde kullanılan suyun %75'inden fazlası tarımda kullanılıyor. Vahşi sulama dediğimiz, açık kanallardan su akıtılarak yapılan sulama teknikleri Türkiye'yi çölleştiriyor. Türkiye'de tarımda sadece %2 damla sulama yöntemi kullanılıyor.


Türkiye Şehirleri İçin Entegre Su Yönetimi Zorunluluk

Entegre su yönetimi Türkiye şehirlerinde ve tarımında aşağıdaki nedenler ile zorunluluk haline gelmiştir.

  • Çevrenin tüm doğal kaynaklarıyla bir bütün oluşturması, su kaynaklarının korunması

  • Her türlü gelişim planlarının “sürdürülebilir kalkınma” felsefesi içinde gerçekleştirilme zorunluluğu

  • Küresel ısınmanın etkilerini azaltabilmek

Günümüzde su kaynakları açısından yaşanan sorunlar entegre niteliktedir; dolayısıyla getirilecek çözümlerin de entegre yaklaşımlarla belirlenmesi gerekmektedir. Burada “entegre çözüm”, pek çok unsurun entegrasyonunu ifade etmektedir. Su kaynakları planlanıp yönetilirken, suyun sadece miktarı değil, kalitesi, toprak ve havayla ilişkileri, tüm fiziksel faktörler bir arada dikkate alınmalıdır. Bu nokta, yukarıda (a) maddesinin getirdiği bir sonuçtur.


Sürdürülebilir kalkınma gerekliliği nedeniyle, sadece fiziksel faktörler değil, sosyal, ekonomik, yasal unsurların da değerlendirilmesi zorunludur. Buna göre, havza yönetim amaçları da entegre biçimde tanımlanıp disiplinlerarası entegrasyonla çözümlenmelidir. Yüzeysel su kaynakları geliştirilirken, bu gelişimin başka ortamlara da, örneğin kıyı bölgelerine, yeraltı suyuna etkileri ortaya konmalıdır. Türkiye Mühendislik Haberleri Sayı 419 - 2002/3


Konuya kurumsal açıdan yaklaşabilmek amacıyla, planlamacılar en iyi yönetim uygulamaları-BMP ile, toplumun su ile ilgili her kesiminin amaçlarını birleştirecek kavramsal bir çerçeve oluşturmuşlardır. Bu bütünleyici çerçeveye de “entegre su yönetimi”, “toplam su yönetimi”, “kapsamlı su yönetimi” veya “bütünleyici su yönetimi” gibi isimler vermişlerdir. Bu tür yaklaşımlar, su yönetiminde teknik ve kurumsal unsurlar arasında ve toplumun su ile ilgili her kesimi arasında bir koordinasyon sağlamayı hedeflerken, bir taraftan da bir kargaşa başlatmışlardır. Zira, ortaya konan kavramlar çoğu zaman anlaşılamamış, dolayısıyla su yönetimindeki yaklaşımlar ne toplum ne de karar verici merciler tarafından kabul görmemiştir. Bu oldukça şanssız bir durumdur; zira, entegre havza yönetiminin temel amacı, toplumun ve su idarecilerinin beklentileri ile su yönetimi konusunda verilmesi gereken kararlar arasında bir denge kurmaktır. Ancak bu denge kurulabildiği takdirde ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflere ulaşılabilir (Grigg, 1999).


Entegre Su Yönetimi Nasıl Yapılır? Bu konu ile ilgili başka bir blog yazımızda konunun bilimsel yönünü ele alacağız.






631 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


bottom of page