Yeni İklim Kanunu’nu Birlikte Anlayalım: Ülkemiz Adına Olumlu Gelişmeler Yaşanacak
- Murat DOĞRU, LEED AP BD+C, Envision SP
- 12 dakika önce
- 12 dakikada okunur

Bildiğiniz gibi 7552 sayılı İklim Kanunu yayınlandı. İklim Kanunu, kapsamlı bir yasal çerçeve sunmakta ve Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde temel mevzuat niteliği taşımaktadır. Kanunun en önemli 10 yönünü aşağıda sizlere sunuyoruz. Çalışmada emeği geçen tüm yetkililere, uzmanlara ve tüzel ve özel kişilere ülkemiz adına teşekkür ederiz.
1. Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Büyüme Vizyonu
İklim Kanunu’nun temel amacı, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle etkin mücadele etmektir. Yeşil büyüme vizyonu kapsamında sürdürülebilir kalkınma ile çevresel koruma arasında denge kurulması hedeflenmiştir. Net sıfır emisyon; sera gazı emisyonlarının azaltılması ve yutak alanlar aracılığıyla dengelenmesini esas alır. Ulusal Katkı Beyanı (NDC) bu hedefin ana uygulama aracıdır. İlgili kurum ve kuruluşlar bu hedefle uyumlu eylem planları geliştirmek ve uygulamakla yükümlüdür. Emisyon azaltımı hem doğrudan (enerji, sanayi, ulaşım) hem de dolaylı (verimlilik, döngüsel ekonomi) yollarla sağlanır. Kanun, bu hedefe yönelik olarak çok düzeyli ve sektörel strateji belgelerinin hazırlanmasını zorunlu kılar. Böylece Türkiye’nin uzun vadeli iklim taahhütleri yasal güvence altına alınmıştır.
2. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Karbon Fiyatlandırma Mekanizmaları
Kanun, ulusal bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulmasını ve tahsisatların piyasada alınıp satılmasını düzenlemektedir. ETS, doğrudan sera gazı emisyonu gerçekleştiren işletmelerin emisyon izni almasını zorunlu kılar. ETS’ye dâhil işletmeler için yıllık tahsisat teslim yükümlülüğü getirilmiştir. Tahsisatlar devredilebilir, ancak teminat gösterilemez veya haczedilemez niteliktedir. Esneklik mekanizmaları ve piyasa istikrar araçları da ETS kapsamında yer alır. ETS ile karbon kredisi ve denkleştirme sistemlerinin entegrasyonu sağlanmıştır. Ulusal tahsisat planı Karbon Piyasası Kurulu tarafından onaylanır ve Resmî Gazete’de yayımlanır. Bu sistem, piyasa temelli karbon fiyatlandırması ile emisyonları azaltma hedefini destekler.
3. Ulusal ve Yerel Ölçekte Planlama ve Uyum Araçları
İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadelede planlama araçlarının ulusal ve yerel düzeyde bütüncül olarak oluşturulmasını öngörmektedir. Başkanlık koordinasyonunda strateji ve eylem planları hazırlanır, uygulanır, izlenir ve değerlendirilir. Her ilde İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurularak yerel düzeyde eylem planlarının oluşturulması zorunlu hale getirilmiştir. Planlarda adil geçiş ilkesi ve yerel koşullar dikkate alınır. Strateji belgeleri sera gazı azaltımı ve uyum faaliyetlerini kapsamalıdır. Sektörel etkilenebilirlik ve risk analizleri iklim modellerine dayalı olarak güncellenir. Planlama, yatırım ve altyapı kararlarında bu belgelerin dikkate alınması zorunludur. Böylece merkezi ve yerel yönetimlerin iklim politikalarında eşgüdüm sağlanmaktadır.
4. İklim Değişikliğine Uyum Stratejileri
Kanun, uyum stratejilerini emisyon azaltım faaliyetleri kadar önemli bir eksen olarak düzenlemektedir. Uyum faaliyetleri, kayıp ve zararların önlenmesi, risklerin azaltılması ve fırsatlardan yararlanma hedefleriyle şekillendirilmiştir. Ekosistem tabanlı ve doğa temelli çözümler teşvik edilmektedir. Tarımda iklim değişikliğine dirençli ürün desenleri ve su bütçesine dayalı uygulamalar öne çıkarılmıştır. Su kaynaklarının etkin yönetimi planlama araçlarında öncelikli hale getirilmiştir. Korunan alanların oranı ve kalitesi artırılarak biyoçeşitliliğin korunması hedeflenmiştir. İklim kaynaklı afetler için risk değerlendirme ve erken uyarı sistemleri bütünleşik afet yönetimi ilkeleri çerçevesinde kurulacaktır. Bu uyum stratejileri ulusal katkı beyanı çerçevesinde şekillendirilecektir.
5. İklim Finansmanı ve Yeşil Taksonomi
Kanun, iklim değişikliğiyle mücadelede iklim finansmanını etkinleştirmeye yönelik çeşitli araçlar tanımlamaktadır. Başkanlık tarafından Türkiye Yeşil Taksonomisi oluşturularak iklim dostu yatırımlar sınıflandırılacaktır. İklim yatırımları için özel ödenekler, döner sermaye ve teşvik mekanizmaları kurulacaktır. ETS gelirleri ve karbon kredisi katkı payları bu amaçla kullanılacaktır. Sigorta, yeşil tahvil, sürdürülebilir finansman gibi araçlar da desteklenmektedir. Yeşil yatırımlar için kamu ve özel sektör iş birliği teşvik edilmektedir. Adil geçiş kapsamında bu fonların %10’una kadar olan kısmı kırılgan gruplar için kullanılabilecektir. İklim yatırımları riskini azaltmaya yönelik garanti ve hibe destekleri de sağlanacaktır.
6. Karbon Kredisi ve Denkleştirme Sistemleri
ETS kapsamındaki tahsisat yükümlülüklerinin bir kısmı karbon kredisi ile karşılanabilecektir. Bu amaçla ulusal bir karbon kredilendirme ve denkleştirme sistemi kurulacaktır. Krediler; bağımsız kuruluşlarca geçerli kılınan ve standart kuruluşlarca belgelendirilen sera gazı azaltım projelerinden elde edilecektir. Gönüllü karbon piyasalarında yer alan projeler de bu sisteme entegre edilebilecektir. Hatalı veya hileli bildirim durumunda krediler geçersiz sayılır ve yaptırım uygulanır. Ulusal kayıt sistemine kayıt zorunluluğu bulunmaktadır. Denkleştirme sisteminde uluslararası standartlarla uyum gözetilecektir. Böylece ulusal piyasayla uluslararası karbon piyasaları arasında geçişkenlik sağlanacaktır.
7. Yutak Alanların Korunması ve Ekosistem Yönetimi
Kanun, karbon yutaklarının (orman, tarım, sulak alanlar) korunmasını iklim politikalarının temel bileşeni haline getirmiştir. Yutak alan kayıplarının önlenmesi ve artırılması için ilgili kurumlara yükümlülük verilmiştir. Ekosistemlerin sürdürülebilir yönetimi kapsamında arazi tahribatının dengelenmesi hedeflenmektedir. Korunan alanların oranı ve niteliği artırılacak, ekosistem hizmetleri korunacaktır. Çölleşme ve erozyonla mücadele ile birlikte ağaçlandırma faaliyetleri net sıfır hedefiyle uyumlu olarak yürütülecektir. Orman dışı alanlarda oluşturulan yutak alanların yönetimi de sürdürülebilir hale getirilecektir. İklim değişikliğine dirençli peyzajlar teşvik edilecektir. Bu kapsamda doğa temelli çözümler stratejik olarak uygulanacaktır.
8. Kurumsal Yapılanma ve Görev Dağılımı
İklim Değişikliği Başkanlığı, uygulamaların koordinasyonu ve düzenlenmesinden sorumlu merkezi kurum olarak tanımlanmıştır. Başkanlık; izleme, raporlama, doğrulama, tahsisat, karbon kredisi ve piyasa işleyişi gibi çok boyutlu görevler üstlenmiştir. ETS piyasası, Enerji Piyasası İşletme AŞ tarafından işletilecektir. Karbon Piyasası Kurulu, stratejik karar alma organı olarak ETS’ye yön verir. Danışma Kurulu ise özel sektör, STK’lar ve üniversitelerden gelen görüşlerle karar sürecine katkı sunar. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, piyasa gözetimi ve denetimi görevini yürütür. İdari yaptırımların uygulanması ve denetimler Başkanlık yetkisindedir. Bu çok paydaşlı yapı, iklim yönetişimini kurumsallaştırmaktadır.
9. Cezai Hükümler ve Yaptırımlar
Kanun, iklim yükümlülüklerine uymayan kişi ve kuruluşlara ciddi yaptırımlar öngörmektedir. Emisyon izni almadan faaliyet gösteren işletmelere 10 milyon TL’ye kadar para cezası verilebilir. Zamanında rapor sunmayan tesislere 5 milyon TL’ye kadar ceza uygulanır. ETS yükümlülüklerini 3 yıl boyunca %80’in altında yerine getirenlerin emisyon izinleri iptal edilir. Ozon tabakasını incelten maddeler ve florlu gazlar için de ciddi cezai hükümler bulunmaktadır. Hileli karbon kredisi bildirimlerinde tahsisat geçersiz sayılır. Denetimlerde bilgi vermeyen veya yanıltıcı beyanda bulunanlara 170.000 TL ceza kesilir. Bu cezaların 50 milyon TL’yi aşamayacağı belirtilmiştir.
10. Geçiş Süreci, Pilot Uygulama ve Yürürlük Takvimi
Kanun, ETS uygulaması için bir pilot dönem öngörmekte ve geçiş süreci belirlemektedir. Pilot uygulama süresince idari para cezaları %80 oranında indirimli uygulanacaktır. İşletmelerin 3 yıl içinde sera gazı emisyon izni alması zorunlu kılınmıştır. Yerel iklim eylem planları ve diğer planlama belgeleri en geç 31 Aralık 2027’ye kadar hazırlanmalıdır. Gerekli görülmesi halinde bu süre bir yıl uzatılabilir. Karbon kredisi kayıt sistemi kurulduğunda ilgili cezalar uygulanmaya başlayacaktır. Geçiş süreci boyunca işletmelerin yükümlülükleri kademeli olarak devreye alınacaktır. Böylece mevzuat değişikliğine uyum sağlanması hedeflenmiştir.

İklim Kanunu’nun Türkiye’de Yeşil Bina Hareketine Katkıları
Türkiye’nin 2025 yılında yürürlüğe giren İklim Kanunu, ülkemizin net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadelede kapsamlı bir yasal çerçeve sunmaktadır. Bu kanun, sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğine uyumun sağlanması ve yeşil dönüşümün teşvik edilmesi amacıyla getirdiği düzenlemeler ile yeşil bina hareketini doğrudan destekleyen önemli fırsatlar ortaya koymaktadır.
1. Enerji ve Kaynak Verimliliği Standartlarının Güçlenmesi
Kanun; enerji, su ve hammadde verimliliğinin artırılmasını, kirliliğin kaynağında önlenmesini ve yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu yaklaşım, yeşil bina projelerinin LEED, gibi uluslararası sertifikasyon sistemlerinde yüksek puan almasına doğrudan katkı sağlar. Özellikle net sıfır enerji hedefiyle uyumlu tasarımlar, enerji modelleme ve verimlilik yatırımlarının yaygınlaşmasını teşvik edecektir.
2. Karbon Ayak İzi Yönetimi ve Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile Uyum
Kanun kapsamında kurulacak Emisyon Ticaret Sistemi, binaların ve inşaat sektörünün karbon ayak izini hesaplama ve azaltma yönünde sistematik bir baskı oluşturacaktır. Yeşil binalar, düşük gömülü karbonlu malzemeler, verimli mekanik sistemler ve yenilenebilir enerji entegrasyonu sayesinde karbon piyasasında avantajlı konuma geçebilecektir.
3. Döngüsel Ekonomi ve Sürdürülebilir Malzeme Kullanımı
Yapı sektöründe atıkların azaltılması, yeniden kullanım ve geri dönüşüm oranlarının artırılması hedefi, yeşil binalarda döngüsel ekonomi prensiplerinin uygulanmasını zorunlu hale getirecektir. Kanun, alternatif hammadde kullanımı ve sıfır atık sistemlerinin kurulmasını teşvik ederek malzeme seçiminde sürdürülebilirliği ön plana çıkaracaktır.
4. İklim Finansmanı ve Yeşil Yatırım Teşvikleri
İklim Kanunu, yeşil ve sürdürülebilir projelere yönelik özel finansman mekanizmaları, hibe ve teşviklerin geliştirilmesini öngörmektedir. Bu durum, yeşil bina projelerinin yatırım maliyetlerini düşürecek, yatırımcıların sürdürülebilir projelere yönelmesini kolaylaştıracaktır. Bankalar ve sermaye piyasaları üzerinden sağlanacak yeşil tahvil gibi araçlar, sektörde finansman çeşitliliğini artıracaktır.
5. Yerel İklim Eylem Planları ile Entegre Kentsel Dönüşüm
Kanun, her ilde hazırlanacak yerel iklim değişikliği eylem planlarının yeşil büyüme vizyonuyla uyumlu olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durum, kentsel dönüşüm projelerinde yeşil bina kriterlerinin daha yaygın uygulanmasını, enerji verimliliği ve iklim uyumunun yerel ölçekte standart hale gelmesini sağlayacaktır.
6. Eğitim, Bilinçlendirme ve Yeşil İş Gücü Gelişimi
Kanun; tüm eğitim seviyelerinde müfredatların güncellenmesi, yeşil iş gücünün yetiştirilmesi ve toplumda farkındalığın artırılmasını hedeflemektedir. Bu, yeşil bina tasarımı, inşası ve işletmesi alanında nitelikli insan kaynağının gelişmesini ve sektörün teknik kapasitesinin artmasını destekleyecektir.
İklim Kanunu, sadece çevresel hedefleri belirlemekle kalmayıp, bu hedeflere ulaşmak için finansal, teknik ve idari araçlar sağlayarak Türkiye’deki yeşil bina hareketine güçlü bir ivme kazandıracaktır. Enerji verimliliği, karbon yönetimi, sürdürülebilir malzeme kullanımı ve döngüsel ekonomi prensipleri, kanunla birlikte artık sadece gönüllü uygulamalar değil, yasal zorunluluklar haline gelmektedir. Bu dönüşüm, hem yeni yapılarda hem de mevcut binaların renovasyonunda daha çevreci, verimli ve dirençli yapılar inşa edilmesini sağlayarak, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde yapı sektörünü öncü bir konuma taşıyacaktır.

İklim Kanunu'nun Getirdiği Yenilikler
İklim Kanunu’nun gündelik hayata yansıyacak en önemli 5 yeniliğini şu şekilde ifade edebiliriz:
1. Enerji Tasarruflu Binaların Yaygınlaşması
Yeni inşa edilecek veya yenilenecek binalarda enerji verimliliği standartları daha yüksek seviyelere çıkacak. Isı yalıtımı, verimli aydınlatma, güneş enerjisi sistemleri gibi uygulamalar yalnızca sertifikalı projelerde değil, genel inşaat sektöründe de daha yaygın hale gelecek. Bu durum, bireylerin enerji faturalarının azalmasına ve konfor şartlarının iyileşmesine doğrudan yansıyacaktır.
2. Sıfır Atık ve Geri Dönüşüm Sistemlerinin Zorunluluğu
Kanun, atıkların kaynağında ayrıştırılması, yeniden kullanımı ve geri dönüşümünü zorunlu kılacak mekanizmalar getiriyor. Bu, evlerde ve iş yerlerinde daha sistemli geri dönüşüm uygulamalarını gündelik hayatın bir parçası haline getirecek.
3. Karbon Ayak İzinin Takibi ve Raporlanması
Büyük ölçekli işletmeler başta olmak üzere birçok kurum, sera gazı emisyonlarını ölçmek, raporlamak ve azaltmakla yükümlü olacak. Bu da hem ürünlerde hem de hizmetlerde “düşük karbon” etiketlerinin yaygınlaşmasına ve tüketicilerin daha bilinçli tercihler yapabilmesine olanak tanıyacak.
4. Yenilenebilir Enerji Kullanımının Artışı
Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve diğer temiz enerji sistemlerinin bireysel konutlara ve ticari binalara entegrasyonu, mali teşvikler ve yasal düzenlemeler sayesinde hızlanacak. Bu durum, elektrik üretiminde fosil yakıt bağımlılığını azaltarak uzun vadede enerji fiyat istikrarına katkı sağlayacak.
5. Yerel İklim Eylem Planlarının Hayata Geçmesi
Her ilde hazırlanacak iklim eylem planları, kentlerin toplu taşıma, bisiklet yolları, yeşil alanların korunması ve sel-su baskınlarına karşı dirençli altyapı yatırımlarını artıracak. Vatandaşların günlük ulaşım, rekreasyon ve yaşam kalitesine doğrudan olumlu etkiler getirecek.
Bu beş başlık, kanunun sadece makro düzeyde değil, bireylerin günlük yaşamında da fark yaratacak somut değişiklikler getireceğini göstermektedir.

İklim kanunu ve Türkiye’nin Net Sıfır Ülke Olma Hedefi
Türkiye’nin 2053 net sıfır karbon hedefine ulaşmadaki potansiyel başarısını, yalnızca teknik ve yapısal unsurlar üzerinden şu şekilde değerlendirebiliriz:
1. Güçlü Yönler (Başarıyı Destekleyen Faktörler)
Yasal Çerçeve ve Kurumsal Yapı: Kanun, net sıfır hedefini açık şekilde tanımlayarak, merkezi ve yerel düzeyde yetki, sorumluluk ve izleme mekanizmalarını netleştiriyor. ETS, SKDM ve Türkiye Yeşil Taksonomisi gibi araçlar, hedefe yönelik somut politika altyapısı oluşturuyor.
Finansman Mekanizmaları: İklim finansmanı, yeşil tahviller, hibe programları ve teşvikler kanun kapsamına alınmış durumda. Bu, düşük karbonlu yatırımların ekonomik olarak cazip hale gelmesini sağlayabilir.
Yerel Eylem Planı Zorunluluğu: Her il için hazırlanacak yerel iklim eylem planları, hedefin ülke genelinde yaygın ve koordineli bir şekilde uygulanmasına katkı verecektir.
2. Zorluklar (Hedefe Ulaşmayı Zorlaştırabilecek Faktörler)
Uygulama ve Denetim Kapasitesi: Kanun, kapsamlı düzenlemeler getirse de bunların sahada etkin uygulanması; yerel yönetimlerin, denetim birimlerinin ve teknik personelin kapasitesine bağlıdır. Yetersiz insan kaynağı veya uzmanlık eksikliği, ilerlemeyi yavaşlatabilir.
Geçiş Süreci ve Adaptasyon: ETS’nin tam olarak devreye alınması, sektörlerin dönüşüme uyum sağlaması ve altyapı yatırımlarının tamamlanması zaman alacaktır. Özellikle yüksek emisyonlu sektörlerde adaptasyonun gecikmesi hedefleri zorlayabilir.
Yatırım İhtiyacı: Net sıfır hedefi, enerji, ulaşım, sanayi ve binalar başta olmak üzere tüm sektörlerde yüksek sermaye yatırımı gerektirir. Finansman olanakları bulunsa da ekonomik dalgalanmalar, yatırım hızını etkileyebilir.
3. Olası Başarı Senaryosu
Kanunun tüm maddeleri planlandığı gibi uygulanır, denetim mekanizmaları güçlü işler, yerel ve merkezi idare arasında koordinasyon sağlanırsa, 2053 hedefi teknik olarak ulaşılabilir görünmektedir. Özellikle yenilenebilir enerji payının artırılması, enerji verimliliğinin yükseltilmesi ve karbon fiyatlandırmasının etkin işletilmesi bu başarıda kritik rol oynar.
4. Kritik Başarı Faktörleri
Tüm sektörler için net ve ölçülebilir ara hedeflerin belirlenmesi (2030, 2040 gibi)
ETS’nin hızlı ve kapsamlı şekilde devreye girmesi
Temiz teknoloji AR-GE’sine sürekli yatırım
Toplum genelinde düşük karbonlu yaşam biçimlerinin yaygınlaşması
Finansal teşviklerin istikrarlı şekilde sürdürülmesi
İklim Kanunu, teknik açıdan değerlendirildiğinde, Türkiye’nin net sıfır hedefine ulaşması için gerekli yasal ve kurumsal temeli sağlamaktadır. Ancak hedefin başarısı, uygulama disiplinine, sektörlerin dönüşüm hızına ve finansman sürekliliğine bağlıdır. Başarılı bir senaryo için, bu kanunun “çerçeve metin” olmaktan çıkıp etkin, sürekli izlenen ve güçlü şekilde uygulanan bir dönüşüm programına dönüşmesi gerekir.

İklim Kanunu Türkiye’nin Rekabet Gücünü Artırabilir mi?
Türkiye’nin 2025 yılında yürürlüğe giren İklim Kanunu, yalnızca çevresel hedefleri değil, aynı zamanda ekonomik dönüşümü de destekleyen kapsamlı bir düzenleme olarak dikkat çekiyor. Kanun, düşük karbonlu üretim, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımı ve sürdürülebilir malzeme yönetimi gibi unsurları zorunlu hale getirerek, ülkemizin küresel pazardaki rekabet gücünü doğrudan etkileme potansiyeline sahip.
1. Yeşil Dönüşüm ve İhracat Avantajı
Kanunun getirdiği Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) uyumu, özellikle Avrupa Birliği pazarına ihracat yapan sektörler için stratejik önem taşıyor. AB’nin karbon vergileri karşısında düşük karbonlu üretim yapabilen firmalar, maliyet avantajı elde edecek ve pazar erişimini koruyabilecek. Bu durum, sanayinin sürdürülebilir dönüşümünü hızlandırırken ihracat kapasitesini de güçlendirebilir.
2. Yatırım Çekiciliğinin Artması
Kanun, Türkiye Yeşil Taksonomisi ve iklim finansmanı araçlarıyla, uluslararası yatırımcıların çevre dostu projelere yönelmesini teşvik ediyor. Küresel yatırım fonlarının giderek artan şekilde sürdürülebilirlik kriterlerine önem vermesi, Türkiye’de yeşil yatırımların cazibesini artırabilir. Bu da doğrudan yabancı sermaye girişini destekleyerek rekabet gücüne katkı sağlayacaktır.
3. Ar-Ge ve Teknoloji Gelişimi
Temiz enerji, karbon yakalama ve depolama teknolojileri, enerji verimli sistemler gibi alanlara yönelik teşvikler, Türkiye’nin teknolojik kapasitesini yükseltebilir. Yerli üretim ve inovasyonun artması, yalnızca iç pazarda değil, küresel ölçekte de rekabetçi çözümler geliştirilmesine olanak tanır.
4. Maliyet ve Adaptasyon Riskleri
Öte yandan, düşük karbonlu üretime geçiş için yapılması gereken yatırım maliyetleri, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için başlangıçta rekabet baskısı oluşturabilir. Adaptasyon sürecinde teknolojik dönüşüm, eğitim ve finansman desteğinin yetersiz kalması durumunda bazı sektörlerde kısa vadede rekabet dezavantajı görülebilir.
5. Uzun Vadeli Etki
Kanun, etkin bir şekilde uygulanır ve finansal teşvikler süreklilik kazanırsa, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomi vizyonu, küresel tedarik zincirlerinde “güvenilir ve sürdürülebilir üretim merkezi” imajını güçlendirecektir. Bu, uzun vadede yalnızca çevresel hedeflere ulaşmayı değil, aynı zamanda dış ticaret ve yatırım alanlarında rekabet üstünlüğü sağlamayı mümkün kılacaktır.
İklim Kanunu, doğru uygulanması ve destekleyici politikalarla beslenmesi halinde, Türkiye’nin küresel pazarda sürdürülebilirlik odaklı rekabet gücünü artırabilecek güçlü bir araçtır. Ancak bu potansiyelin gerçekleşmesi, hem kamu hem de özel sektörün koordineli ve uzun vadeli bir vizyonla hareket etmesine bağlıdır.
İklim Kanunu: Türkiye’nin Küresel Konumu
2025 yılında yürürlüğe giren İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası standartlara uyum sürecinde önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Kanun, net sıfır emisyon hedefi, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) uyumu, Türkiye Yeşil Taksonomisi ve yerel iklim eylem planları gibi unsurları kapsayarak, gelişmiş ülkelerdeki iklim mevzuatlarıyla benzer bir çerçeve ortaya koyuyor.
Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı, İngiltere’nin İklim Değişikliği Yasası ve Kanada’nın Net Sıfır Emisyonlar Yasası ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin İklim Kanunu da karbon fiyatlandırma, yenilenebilir enerji teşviki, enerji verimliliği standartları ve sürdürülebilir üretim politikaları gibi alanlarda aynı yönde ilerliyor. Ancak uygulama süreci, altyapı kapasitesi ve sektörlerin dönüşüm hızı, bu küresel örneklerde olduğu gibi, başarının belirleyici unsurları olacak.
Bu düzenleme ile Türkiye, iklim politikalarında yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte de uyumlu bir mevzuata sahip ülkeler arasında yer alma potansiyelini güçlendiriyor. Doğru uygulama ve izleme mekanizmaları ile desteklendiğinde, bu konum ülkenin hem çevresel hedeflerini hem de uluslararası ticaretteki rekabet gücünü ileriye taşıyabilir.
Gündelik Hayatta Yansımaları Nasıl Olacak?
Kanun gündelik hayatta yansımalar yaşatacak. İşte sizlere bir kaç örnek.
1. Elektrik ve Yakıt Fiyatlarında Görünür Değişim
Geçmişte enerji fiyatları yalnızca küresel piyasalara bağlıydı; artık karbon fiyatlandırması eklenecek. Bu durum, kömür ve doğal gazdan üretilen elektriği pahalılaştırırken yenilenebilir kaynaklı elektriği rekabetçi hale getirecek. Günlük faturalar doğrudan bu dönüşümü yansıtacak.
2. Yeni Nesil “Karbon Etiketi” ile Alışveriş
Eskiden ürün seçiminde fiyat ve kalite ön plandayken artık ürünlerin “karbon ayak izi etiketi” belirleyici olacak. Örneğin, bir buzdolabının enerji verimliliği yanında üretimde kullanılan malzemenin karbon emisyonu da tüketiciye bildirilecek. Vatandaş ilk kez alışveriş sepetinde iklim etkisini görecek.
3. Araç Sahipliğinde Sessiz Devrim
Daha önce akaryakıt vergileri tek belirleyici iken artık karbon bazlı düzenlemeler araç tercihini değiştirecek. Elektrikli araç sahipleri düşük maliyetli şarj imkanlarından yararlanırken, fosil yakıtlı araç sahipleri artan karbon maliyetleriyle karşılaşacak. Bu durum ikinci el araç piyasasını kökten etkileyecek.
4. İnşaat Sektöründe Yeni Standartlar
Eskiden enerji kimlik belgesi yeterliydi; şimdi ise binaların yaşam döngüsü karbon salımları da ölçülecek. Beton ve çelik gibi yüksek emisyonlu malzemeler yerine ahşap ve düşük karbonlu alternatifler gündelik inşaatlarda daha fazla kullanılacak. Vatandaşın konut fiyatı tercihi, karbon ayak iziyle doğrudan bağlantılı hale gelecek.
5. Yerel Pazarlarda Gıda Değişimi
Geçmişte ürün bolluğu lojistik maliyetleriyle ölçülüyordu; şimdi ithal ürünlere karbon sınır vergisi gelecek. Yerel domates, ithal muzdan daha avantajlı hale gelebilecek. Tüketici ilk kez karbon maliyetini gıda fiyat etiketi üzerinden hissedecek.
6. Evlerde Su ve Enerji Kullanımında Sıkı Takip
Eskiden tasarruf teşvik niteliğindeydi; şimdi su ve enerji kullanımının raporlanması zorunlu olacak. Apartmanlarda enerji ve su sayaçları iklim uyum planlarının parçası haline gelecek. Vatandaş, faturalarında yalnızca tüketim değil, karbon karşılığı değerleri de görecek.
7. Yeni İş Alanları: “Yeşil Meslekler”
Geçmişte iş gücü daha çok ağır sanayiye yönelirken artık “karbon muhasebecisi”, “yeşil bina denetçisi”, “iklim veri analisti” gibi meslekler gündelik yaşamda yer bulacak. Üniversite mezunlarının iş tercihleri doğrudan iklim kanunu yönlendirmesiyle değişecek. Bu, bireylerin kariyer planlarını kökten dönüştürecek.
8. Evsel Atıklarda Yeni Kurallar
Daha önce geri dönüşüm gönüllü bir sorumluluktu; artık sıfır atık sistemi zorunlu olacak. Vatandaş çöpünü ayrıştırmazsa belediyeden ceza ile karşılaşabilecek. Evdeki mutfak alışkanlıkları günlük düzeyde değişecek.
9. Afet Erken Uyarı Sistemleri ile Günlük Yaşam
Eskiden meteorolojik uyarılar genel geçer duyurularla sınırlıydı. Artık sel, sıcak hava dalgası veya kuraklık riski için dijital erken uyarı mesajları doğrudan vatandaşın telefonuna ulaşacak. Günlük planlar, hava durumundan öte iklim risk raporlarıyla şekillenecek.
10. İthalat ve Tüketici Tercihlerinde “Görünmez Vergi”
Geçmişte ithal bir ürünün fiyatı döviz kuruna bağlıydı; şimdi sınırda karbon düzenlemesi fiyatlara ek yük getirecek. Örneğin, Çin’den gelen çelik daha pahalı hale gelirken, yerli düşük karbonlu üretim avantaj kazanacak. Bu, tüketicinin tercihlerini ve piyasa dinamiklerini kökten değiştirecek.
Sonuç
Türkiye’nin 7552 sayılı İklim Kanunu, yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda hem ekonomik hem de toplumsal ölçekte önemli kazanımlar yaratacak kapsamlı bir düzenleme olarak öne çıkmaktadır. Öncelikle, karbon fiyatlandırma mekanizmalarının hayata geçirilmesiyle enerji verimliliği artacak, yenilenebilir enerjiye olan talep güçlenecek ve fosil yakıtlara bağımlılık kademeli olarak azalacaktır. Bu dönüşüm, ülkenin enerji güvenliğini pekiştirirken aynı zamanda dışa bağımlılığın yarattığı ekonomik kırılganlıkları azaltacaktır. İkinci olarak, sınırda karbon düzenleme mekanizması ve Türkiye Yeşil Taksonomisi gibi araçlar, ihracatçı sektörlerin uluslararası rekabet gücünü artırarak küresel değer zincirlerine entegrasyonunu kolaylaştıracaktır. Bu sayede Türkiye, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası piyasalarda düşük karbonlu üretim kimliğiyle avantaj elde edecektir. Üçüncü olarak, yeşil işler ve yeni istihdam alanları oluşacak; karbon muhasebesi, iklim veri analizi, temiz teknoloji geliştirme ve yeşil finansman gibi sektörler gündelik iş hayatına doğrudan yansıyacaktır. Ayrıca, sıfır atık uygulamaları, su ve enerji verimliliği tedbirleri ve iklim uyum planları, yerel düzeyde hem yaşam kalitesini yükseltecek hem de afet risklerini azaltarak toplumun iklim değişikliğine karşı direncini artıracaktır. Tüm bu unsurlar, yalnızca çevresel faydalar sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda uzun vadede düşük karbonlu kalkınma modeli çerçevesinde ekonomik istikrarı ve toplumsal refahı güçlendirecektir. Sonuç olarak İklim Kanunu, Türkiye’yi küresel iklim politikalarıyla uyumlu, sürdürülebilir, dayanıklı ve rekabetçi bir gelecek vizyonuna taşıyan stratejik bir çerçeve sunmaktadır.
Çalışmada emeği geçen tüm yetkililere, uzmanlara ve tüzel ve özel kişilere ülkemiz adına teşekkür ederiz.
Yorumlar