Şehirlerin Geleceği Binalarda Başlar
- Murat DOĞRU, LEED AP BD+C, Envision SP

- 7 gün önce
- 3 dakikada okunur

Sürdürülebilir Şehirler ve Yapılar Sohbetleri – 5. Bölüm’den Notlar
Şehirler, insanlığın inşa ettiği en büyük ve en karmaşık yapılardır. Sokaklarıyla, binalarıyla, altyapısıyla ve görünmeyen sistemleriyle yaşayan organizmalar gibidirler. Bugün iklim krizi, kaynak kıtlığı ve yaşam kalitesi tartışmalarının merkezinde yer alan şehirleri dönüştürmekten söz ediyorsak, bu dönüşümün en somut ve en etkili başlangıç noktası da binalardır.
Saint Gobain ve Arkitera iş birliğiyle hayata geçirilen Sürdürülebilir Şehirler ve Yapılar Sohbetleri serisinin 5. bölümünde, bu temel kabulleri tartışmak ve sahadan gelen gerçek deneyimleri paylaşmak üzere bir araya geldik. Ceyda Öner’in moderasyonunda gerçekleşen bu söyleşinin çekimleri, 16 Aralık 2025 tarihinde ECOBUILD ofisinde yapıldı. Program boyunca yöneltilen sorular, sürdürülebilirlik kavramının teoriyle sınırlı kalmadığı; doğrudan şehirlerimizin, ekonomimizin ve insan sağlığının geleceğini ilgilendiren bir konu olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koydu.

Şehir Ölçeğinden Bina Ölçeğine Uzanan Bir Farkındalık
Şehir ve Bölge Planlama disiplininden gelen bir bakış açısıyla, sürdürülebilirlik dönüşümünde neden binayı temel müdahale noktası olarak gördüğüm sıkça soruluyor. Bunun temel nedeni nettir:
Binalar, küresel ölçekte çevresel etkilerin yaklaşık %70’inden sorumludur. Enerji tüketimi, su kullanımı, malzeme seçimi, atık üretimi ve karbon salımı büyük ölçüde yapı sektörü üzerinden şekillenir.
Bu gerçek, bina sektörünü aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelenin en kritik çözüm alanı haline getiriyor. Kaynak verimliliği, iç mekân sağlığı, afetlere dayanıklılık ve yaşam döngüsü yaklaşımı gibi başlıkların tamamı, doğru tasarlanmış ve doğru inşa edilmiş binalarla doğrudan ilişkilidir. Türkiye gibi hızlı kentleşen ve büyük bir yapı stokuna sahip bir ülkede, bu dönüşüm potansiyelinin son derece yüksek olduğuna inanıyorum. ECOBUILD olarak bu inançla çalıştık ve 2020 yılında elde ettiğimiz uluslararası başarı, bu yaklaşımın sahadaki karşılığının güçlü bir göstergesi oldu.

“Sürdürülebilir Yapı” Ne Anlama Geliyor?
Sürdürülebilir yapı kavramı bugün çok farklı şekillerde yorumlanabiliyor. Oysa bu konu kişisel bakış açılarını aşan, uluslararası standartlara dayanan teknik ve çok boyutlu bir alandır.
Sürdürülebilir bir yapı; enerji ve suyu daha verimli kullanan, çevresel etkisi azaltılmış malzemelerle inşa edilen, kullanıcı sağlığını ve konforunu önceleyen, dayanıklı ve uzun ömürlü bir yaşam döngüsü kurgusuna sahip olan yapıdır.
Bu noktada mimarlık ve mühendislik disiplinlerinin birlikte ve eşgüdüm içinde çalışması kritik önemdedir. Mimar, bu çok boyutlu çerçevenin liderliğini üstlenirken; mühendislik bilgisiyle desteklenen teknik çözümler, sürdürülebilirliğin sahada karşılık bulmasını sağlar.
İdeal ile Gerçek Arasında: Uygulanabilir Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik çoğu zaman ideal hedefler üzerinden konuşulur. Oysa gerçek hayatta yatırımcı beklentileri, bütçeler, mevzuatlar ve zaman kısıtları vardır. Bu noktada bizim yaklaşımımız nettir:
Önce uygulanabilir olanı hayata geçirmek.
Bir yapının küçük dokunuşlarla dahi ciddi çevresel kazanımlar elde etmesi mümkündür. “Alçaktaki meyveleri toplamak” olarak tanımladığımız bu yaklaşım, projeyi zorlamadan, yatırımcıyı ikna ederek ve somut faydalar üreterek ilerlemeyi esas alır. ECOBUILD olarak, sıfır enerji hedefli sanayi yapılarından karma kullanımlı projelere kadar çok farklı ölçeklerde bu yaklaşımı başarıyla uyguladık.

Tarihi Yapılar, Kimlik ve Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik yalnızca yeni yapılarla sınırlı değildir. Tarihi yapıların korunması ve çağdaş sürdürülebilirlik kriterleriyle uyumlu hale getirilmesi, ayrı bir uzmanlık alanı gerektirir. Barcelona’da 250 yıllık bir yapının LEED Gold sertifikası alacak şekilde dönüştürülmesi ya da Adana Şehir Müzesi projesi, bu yaklaşımın mümkün ve değerli olduğunun somut örnekleridir.
Buradaki temel denge, yapıyı dondurmak değil; kimliğini koruyarak yaşatmak ve geleceğe hazırlamaktır.
Bugünün Kararları, Yarının Şehirleri
2050’ye giden yolda bugün inşa edilen yapıların büyük bölümü hâlâ ayakta olacak. Ne yazık ki Türkiye’de şehirler; enerji, su tüketimi ve iklim dayanımı açısından ciddi sorunlar barındırıyor. Yürünebilirlikten uzak, birbirine benzeyen, kimliğini kaybetmiş kentler üretiyoruz.
Bu tabloyu değiştirmek mümkündür. Ancak bunun için şehirleri, yalnızca ekonomik birer yatırım alanı olarak değil; insan, çevre ve gelecek odaklı sistemler olarak ele almak gerekir. ECOBUILD olarak tüm çalışmalarımızda bu bakış açısını savunuyor, bina ölçeğinden başlayarak şehir ölçeğine yayılan bir dönüşüm için çalışıyoruz.
Bu değerli sohbet serisini mümkün kılan Saint Gobain ve Arkitera ekiplerine, ayrıca süreci titizlikle yöneten Ceyda Öner’e teşekkür ederim. Bu tür platformların, sürdürülebilirlik tartışmalarını derinleştirdiğine ve doğru soruları çoğalttığına inanıyorum.



Yorumlar