Yeşil bina konusunda aradığınız tüm bilgileri bu yazı dizisinde bulacaksınız. Yazı dizimi içerisinde tarihi gelişiminden itibaren yeşil bina kavramı ve tüm alt başlıkları yer alacaktır.
Yeşil Bina Nedir?
Belirli standartlara uyarak tasarlandığı ve yapıldığı için yaşayanlara ve çevreye standart binaların verdiği zarardan daha az zarar veren tasarım ve inşaat pratiğine yeşil bina denilmektedir.
Araziyi en uygun şekilde değerlendiren,
Dönüşebilen ve geri kazanılabilen malzemeleri kullanan,
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelen,
Fosil yakıtları olabildiğince az tüketen,
Gün ışığından maksimum şekilde yararlanan,
İç hava kalitesini denetleyen,
Isıtma, soğutma ve aydınlatma giderlerinde tasarruf sağlayan,
Gri su kullanan, yağmur suyu toplama ve arıtımına önem veren,
Katı atık yönetimini teşvik eden ve
Çatı, duvar, pencere yalıtımını en üst düzeye çıkaran binalara yeşil binalar diyebiliriz.
Yeşil bina, bir binanın yaşam döngüsü boyunca çevre sorumluluğunda ve kaynak açısından verimli olan işlemlerin yapısını hem de uygulanmasını ifade eder: Planlamadan tasarıma, inşaat, işletme, bakım, yenileme ve yıkıma kadar çevresel etki dikkate alınır.
Dünyadaki binalar, yerleşimler, ürün üretimi ve enerji tüketimi gibi her türlü insan faaliyeti sera gazı salınımına neden olmakta ve 200’den fazla çevresel etki gerçekleştirmektedir. Çevresel etkilerin en önemlisi küresel ısınma etkisidir. Dünyadaki çevresel etkilerin %70 binalar tarafından yapılmaktadır. Bu doğrultuda binaların yeşil bina olarak yapılması, kısıtlı kaynakları olan ekonominin ve en önemlisi dünyanın korunması için bir zorunluluktur.
Binalar, çevre üzerinde doğrudan ve dolaylı kapsamlı etkilere sahiptir. Binalar inşaat, kullanım, yenileme, yeniden kullanıma hazırlama ve yıkma işlemleri sırasında enerji, su ve hammaddeleri kullanır, atık üretir ve potansiyel olarak zararlı atmosferik emisyonlar yaymaktadırlar. Bu çevresel etkiler, binaların sürdürülebilir tasarım yoluyla doğal çevre üzerindeki etkisini azaltmaya yönelik yeşil bina standartları, sertifikaları ve derecelendirme sistemlerinin oluşturulmasını gerekli kılmıştır.
Sürdürülebilir tasarıma doğru yol alma, İngiltere'de ilk yeşil bina değerlendirme sistemi olan BREEAM’in (Building Research Establishment's Environmental Assessment Method) oluşturulmasıyla 1990'lı yıllarda başlamıştır. 1998 yılında ABD Yeşil Bina Konseyi USGBC, LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) yeşil bina değerlendirme sistemi aracılığıyla binaların çevresel performansını iyileştirmeyi amaçlayan kriterleri hazırlamış, geliştirmiş ve onaylamıştır. İlk çıktığından bu yana, LEED dünya genelinde ön plana çıkmaya ve mevcut binalarda ve tüm mahallelerde değerlendirme sistemlerine yer vermeye devam etmiştir. LEED Sertifikası günümüzde en geçerli yeşil bina sertifikasıdır.
Bunlara ilave olarak, Konut Yapıları İçin Yeşil Bina Kılavuzlarını (Green Building Guidelines for Residential Structures) geliştirmede Ulusal İnşaatçılar Derneği'ne (NAHB) yardımcı olmak amacıyla kurulan Yeşil Bina Girişimi GBI (Green Building Initiative) de dahil olmak üzere diğerleri de artan ilgi ve sürdürülebilir tasarım talebine yanıt vermiştir. Green Globes başlangıçta Kanada için geliştirilmiş olmasına rağmen, GBI tarafından 2005 yılında ABD'de kullanıma sunulmuştur. Ancak yaygınlaşmamıştır.
Bu ilk programlardan etkilenen, ancak kendi ulusal önceliklerine ve gereksinimlerine göre uyarlanmış ilave Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri geliştirilmiştir. Bu sistemler, doğal çevreyi iyileştiren ve doğanın süreçlerini örnek alan, net sıfır enerji, yaşam ve restoratif yapı konuları gibi dönüşüm veya sürdürülebilirlik kavramlarını daha geniş kapsamda ele almak için mevcut politika ve bina uygulamalarının sınırlarını aşmaya çalışmaktadırlar.
Bugün DGNB ve CASBEE gibi yeşil bina sistemleri de kendi coğrafyalarında yürürlüktedir. Ancak dünya genelinde bu sistemler değil LEED yeşil bina derecelendirme sistemi yaygınlaşmış ve kabul görmüştür. Dünyadaki tüm yapı normları da LEED ile uyumlu hale gelmiştir.
Yeşil Ürün Standartları ve Yeşil Binalar
Yeşil ürün standartları 1980'lerde piyasada görünmeye başlamış ve 1990'larda artmıştır. Başlangıçta, ürün içindeki zararlı kimyasalları içeren toksik maddeleri ve bunun çocuk sağlığı ile iç mekân çevre kalitesi IEQ (Indoor Environmental Quality) üzerindeki etkisi konusunda artan kaygılar karşısında birçok yeşil ürün standardı geliştirilmiştir. Daha sonra toksik maddelerin yapı kimyasalları içindeki etkisinin insan sağlığına çok büyük oranda kanser vb hastalıklar yönünden etki ettiği görülünce birçok yeşil yapı malzemesi normu gelişmeye ve eklenmeye başlamıştır. Yapı malzemelerinin üretimi sırasında kullanılan gömülü enerji ve gömülü diğer çevresel etkiler yapı malzemelerinin üretimde de belirli eşik değerlerin altında çevresel etki yapması gerektiği fikrini doğurmuştur. Bu doğrultuda yapı malzemelerinin sadece toksidite, uçucu organik bileşikler ve benzerleri değil, çevresel etki bakımından da doğrulanması ve disiplin altına alınması gerektiği fikri ile yeşil yapı malzemesi kavramı daha da kapsam kazanmıştır. 21. yüzyılda, küresel ısınma ve kaynak tükenmesi konusundaki endişeler arttığında ve araştırmalarla desteklendiğinde, yeşil ürün standartlarının ve sertifikalarının sayısı ve türü artmıştır.
Yeşil yapı malzemeleri, daha geniş bir çevre sorunları yelpazesini ve ürünlerin imalatı, kullanımı ve yeniden kullanımı sırasındaki etkilerini de içerecek şekilde tanımlanmıştır. Yeşil bir ürünün veya yapı malzemesinin evrensel bir tanımı olmamasına rağmen, bu ürünlerin çevresel faydalar sağladığı ve belirli standartlara uyduğu taleplerini karşılaması amaçlanmıştır. En geniş yeşil yapı malzemesi ürün tanımını yine LEED yeşil bina sertifikası rehberleri ortaya koymuştur.
Dünyada 1200 tanesinin ABD'de kullanımda olduğu, yaklaşık 1600 Yeşil Ürün Sertifikası olduğu tahmin edilmekte ve sayıları gün geçtikçe artmaya devam etmektedir.
İnşaat pazarında sürdürülebilir, yüksek performanslı binaların olumlu etkisini ispatlamak, belgelemek ve rehberlik etmek için standartların, derecelendirmenin ve sertifikasyon programlarının yaygınlaşması sürmektedir.
Dünya çapında kullanılan Yeşil Bina Değerlendirme Programları açıklayıcı ön koşullar ve isteğe bağlı kredilerle binaların yeşil performanslarını ölçebilmektedirler. Bu sayede hem binaların performansları belirlenmekte ve bir standarda bağlanmakta hem de binaların performans mukayeseleri bir baza uygun yapılabilmektedir. Bunun en somut örneği LEED yeşil bina sertifikasıdır. LEED sistemi tüm binaların enerji ve su tüketimi gibi tüketim performanslarını rahatlıkla mukayese edebilmektedir.
Bu yazı dizimizde, yaygın olarak kullanılan bazı terimlere ve şu anda kullanımda olan yeşil bina değerlendirme ve sertifikasyon sistemlerinin çeşitliliğine vurgu yapılmakta ve yeşil bina yaparken göz önüne alınması gereken bazı konular da ele alınmaktadır.
Yeşil Bina Standartları Nasıl Gelişti?
Bir standart, bir ürünün yargılanabileceği bir dizi yönerge ve ölçüttür. Standartlar, ürünlerin ve hizmetlerin amacına uygunluğunu, kıyaslanmasını ve rekabet edebilirliğini sağlar. Bina uygulamaları ile ilgili ortak standartlar, ANSI, ASTM, ISO veya ASHRAE gibi kuruluşlar tarafından uzlaşma süreçleri aracılığıyla oluşturulmaktadır. Standartların ve sertifikaların yönetilmesini destekleyen, sıklıkla kanun haline getiren ve endüstri normlarının temelini oluşturan dünya standartlarını tanımlayan ve geliştiren Uluslararası Standartlar Organizasyonu, ISO’dur.
Standartlarda bulunan şartlar gerekçelendirilebilir (başarı yöntemlerini tanımlar) veya performansa dayalı olabilir (sonuçların beklentilerini belirtir). Açık ve adil bir süreç sonucunda onaylanan resmi, gönüllü bir uzlaşma süreci yoluyla geliştirilen fikir birliğine dayalı standartlar, hükümet desteği ve uluslararası nüfuza sahiptir. Standartların görevi, genellikle performans arttırmayı teşvik etmektir. Günümüzde bulunan yeşil ürün standartlarının birçoğu, resmi ANSI ve ISO konsensüs prosedürünün dışında geliştirilen tescilli veya düzenleyici standartlardır. Bu tür standartlar, fikir birliğine dayalı standartlara kıyasla daha çok veya daha az katı olabilir ve bir miktar şeffaflık ve kamuoyu yorumu içerebilir. Bununla birlikte, bu tür standartların birçoğu, güçlü çevresel referanslara sahip bir grupla ilişkili oldukları için güvenilirdir.
Az Katlı Konut Binaları hariç Yüksek Performanslı Yeşil Binalar Tasarımı Standardı (Standard for the Design of High Performance Green Buildings except Low-Rise Residential Buildings) olan ANSI / ASHRAE / USGBC / IES Standardı 189.1, arazi, tasarım, inşaat, işletme ve kullanım için zorunlu, yürürlükteki yönetmeliklerin asgari koşullarını sağlamaktadır. Bu standart kapsamlıdır ve arazi, su, enerji verimliliği, iç mekân çevre kalitesi ve malzemeler için bölümler içermektedir. LEED yeşil bina sertifikasyon sistemi 189.1 ile uyumlu ve onun üzerindedir.
Yeşil Yönetmelikler Nedir?
Yeşil bina yönetmelikleri çıkmaya başlamıştır. Bu yönetmelikler bina tasarımı ve yapım standardını yeni sürdürülebilirlik ve performans seviyelerine doğru itmeye çalışmaktadır. ABD'de ve yurtdışında birçok yönetmelik geliştirilmekte ve benimsenmektedir. Türkiye bu konuda gerekli adımları atmamış oldukça geride kalmıştır.
Yönetmelikler iki temel formatta sunulmaktadır: kurallara dayalı ve performansa dayalı. Sonuç odaklı yönetmelikler gelişmekte olan bir üçüncü seçenek haline gelmiştir. Bu, kurallara dayanan, yol gösterici, diğer yönetmeliklerle uyumlu, hızlı, kesin ve tutucu bir yaklaşımdır. Bu yönetmeliklerde materyaller ve binada kullanılan ekipmanlar tablolarda sıralanan ölçütlere uyduğunu göstermelidir.
Performansa dayalı yönetmelikler, münferit yapı bileşenleri için öngörülen gereksinimleri karşılamak yerine belirli sonuçları elde etmek üzere tasarlanmıştır. Örneğin, sonuç temelli yönetmelikler, bir hedef enerji kullanımı düzeyi oluşturur ve tamamlanan binanın kurulu seviyede performans göstermesini sağlamak için enerji kullanımının ölçülmesi ve raporlanmasını sağlamaktadır.
Yönetmelikler ve yeşil bina derecelendirme sistemleri arasındaki fark, yönetmeliklerin zorunlu olmasıdır. Yeşil yönetmelikler geniş yelpazede benimsenirse, etkileri bina çevresini hızla ve geniş ölçüde değiştirebilir. Yeni bir yapı veya yenileme olsun, bir projeyi yaparken ilk yapılması gereken projenizin alması gereken yön ve kapsamı belirleyen bir ülkesel veya yerel yeşil yönetmelik olup olmadığının kontrol edilmesidir.
IGCC, Uluslararası Yeşil İnşaat Yönetmeliği (International Green Construction Code), binaların doğal çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için kapsamlı gereklilikler kümesinden oluşmaktadır. Bu, üreticiler, tasarım uzmanları ve müteahhitler tarafından kolaylıkla kullanılabilen bir yönetmeliktir. Ancak yeşil bina dünyasından onu ayıran; gönüllü derecelendirme sistemleriyle dönüştürülmüş pazar segmentinin ötesinde yeşil bina kullanmanın bir aracı olarak, hükümet birimleri tarafından her seviyede adapte edilmesi ve kanun yetkilileri tarafından idare edilmesi amacıyla yaratılmış olmasıdır. Dolayısıyla bu yönetmelik zorlayıcı ve yönlendiricidir.
Uluslararası Yeşil İnşaat Yönetmeliği (IGCC), Uluslararası Yönetmelik Konseyi (ICC) ile tutarlı ve koordinasyon amaçlı olarak geliştirilmiştir. Hem geleneksel hem de yenilikçi inşaat uygulamalarını kullanarak, değişikliklere ve eklemelere tabi mevcut binalar dahil, yüksek performanslı ticari binalar, yapılar ve sistemler için geçerlidir.
Uluslararası Yapı Yönetmeliği (IBC), Uluslararası Yönetmelik Konseyi (ICC) tarafından geliştirilen bir model oluşturma yönetmeliğidir. Birleşik Devletlerin çoğunda temel kod standardı olarak benimsenip kullanılmaktadır. IBC, binaların sağlık ve güvenlik endişelerini, kurallara ve performansa ilişkin gerekliliklere dayanarak ele almaktadır.
Uluslararası Yapı Yönetmeliği (IBC), inşaat maliyetlerini gereksiz yere arttırmadan ve inşaat malzemelerine veya yöntemlerine öncelikli muamele göstermeksizin kamu sağlığını ve güvenliğini korumayı amaçlamaktadır.
Uluslararası Yeşil İnşaat Yönetmeliği (IGCC), zorunlu bir dilde yazıldığı için, tamamen gönüllü yeşil bina programları ve derecelendirme sistemleri ile farklı bir kulvardadır.
Görüldüğü gibi yeşil bina sektöründeki gelişmeler kolay olmamıştır. Şartlar zor da olsa, dünyanın her yerinde şehir yapılanmalarında, inşaat sektöründe, sanayileşmiş kentlerdeki fabrikalarda birçok değişime gidilmiş durumdadır. Daha çevreci ve ekolojik dengeyi sürdüren ve geliştiren birçok yeni teknolojik gelişme söz konusudur. Her gün yenileri eklenmektedir. Özellikle inşaat sektöründe ve günümüz ev ve binalarında en gözde değişim yenilenebilir enerjidir. Ev içerisinde ısınma ve elektrik ihtiyacı güneş enerjisi ile ve hatta rüzgâr enerjisi ile dahi günümüzde karşılanabilmektedir. Ayrıca “yeşil bina” kavramı dinamiktir ve günümüzde hızla gelişen bir kavramdadır. “Yeşil Binalar” doğal ekolojiyi tedavi eden ve tüm enerji ihtiyacını da dönüştürülebilir doğal kaynaklardan alan binalardır.
Yazı dizimizin ikincisinde; Yeşil Bina Değerlendirme ve Belgelendirme Sistemleri başlığında konuyu aktarmaya devam edeceğiz.