top of page

İklim Değişikliği Hedefleri İçin En Önemli 12 Teknoloji Ağı

Yeni ve kritik iklim değişikliği teknolojileri süratle olgunlaştırılmak ve tişcari hale getirilmek zorunda. Bu teknolojileri sizler için özetledik. bazılarının Türkiye'deki durumunu da özetlemeye çalıştık. Bu teknolojilere yatırım yapmak gelecekte karlı olduğu kadar iklim değişikliği mücadelesinde zorunlu görülmektedir. Bu 12 teknolojinin kendi iç dinamikleri aşağıdaki grafikte yer almaktadır.


1. Piller

Lityum iyon pillere dayanan akülü elektrikli araçlar, yüksek "pilden tekerleğe" enerji verimliliğinden yararlanır. Ayrıca elektrikli araçların kullanım ömrü süresince gömülü karbon emisyonları, içten yanmalı motorlara sahip araçlara göre %85'e kadar daha düşüktür. Yani elektrikli araçlar için söylenen yüksek gömülü karbon efsanesi yanlıştır. Ancak emisyon azaltımları yerel enerji karması ve tipik olarak bir batarya EV'nin yukarı akış emisyonlarının %40 ila 60'ını oluşturan pillerin karbon emisyon ayak izine bağlıdır. Pil endüstrisi son 5 yılda güçlü bir büyüme kaydetti ve 2030 yılına kadar yıldan yıla %25 oranında büyümeye devam etmesi bekleniyor. Pil hücresi maliyetleri son on yılda tahminlerin ötesinde on kat azaldı ve pilli EV'lerin geleneksel içten yanmalı motorlu araçlarla maliyet rekabetçiliğine yaklaşmasına izin verdi. Daha fazla ölçeklendirmek için piller, uçtan uca değer zinciri boyunca (hammadde madenciliği ve rafinasyonu, aktif malzeme üretimi, üretim ekipmanı ve hücre üretiminin artırılması ve verim artışı dahil) önemli yatırımlar gerektiriyor.


Yakın vadeli teknoloji yenilikleri, enerji yoğunluğu ve hızlı şarj kapasitesindeki iyileştirmelere odaklanmalı. Örneğin Tesla süper hızlı şarj olan tuzlu piller tasarladı. Pillerde yer alan anottaki grafitin bir kısmını silikon nanoyapılarla değiştirilmeye başlandı. Veya pil ağırlığının kilogramı başına daha fazla enerji depolaması için yarı katı, katı hal piller geliştiriliyor. Pil geri dönüşüm teknolojilerindeki iyileştirmelere ilave olarak geri dönüşümleri de planlanmalı. Atık pil sınıfı için geri dönüştürülmüş malzemeler üretilmeli. Döngüsel bir pil malzemesi ekosistemine katkıda bulunacak ve pil malzemelerinin tedarik edilmesinin çevresel etkisini azaltacak teknolojiler kritik.


2. Karbon Yakalama, Kullanma ve Depolama (CCUS)

Bu teknolojiler, çimento veya çelik fabrikaları ve enerji üretim tesisleri gibi noktasal kaynaklarda endüstriyel süreçler tarafından yayılan CO2'yi yerinde yakalayar, daha sonra taşır, dönüştürür veya uzun vadeli depolar. Doğal gazdan daha düşük karbonlu hidrojen üretimi için de gereklidirler. CCUS, diğer azaltma çabaları tükendikten sonra kalan emisyonları havadan yakalama ile azaltmak için de kullanılabilir. CCUS, şimdilik doğrudan para kazanma yolları sunmadığından ve endüstriyel ve güç oyuncuları için ek bir maliyet oluşturduğundan maliyetinin düşmesi bekleniyor. Ancak bu sektörede bazı teknolojiler olgunlaşmıştır. Örneğin, amin bazlı çözücüler on yıllardır CO2’i doğal gazdan ayırmak için kuyulara enjekte edilmektedir.


Yeni sıvı çözücüler, katı adsorbanlar, membranlar ve kriyojenik teknikler gibi diğer yakalama teknolojilerinde sektörel yenilikler devam etmektedir. Bu yeni teknolojilerin her biri enerji kullanımını ve nihayetinde maliyetleri azaltabilir. Amin bazlı olmayan çözücüler, desorpsiyon ve sıkıştırma işlemlerinde ihtiyaç duyulan gücü azaltarak enerji kullanımında %40'lık bir azalma göstermiştir. Oksi-yakıt yanması ısı kayıplarını azaltabilir ve adsorpsiyon teknolojileri rejenerasyon enerjisini azaltabilir. Kapsamın dünya çapında büyümesi halinde CCUS teknolojileri yanında, boru hatları ve depolama için sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bir düzenleyici yönetmelik de gerekmektedir.


3. Döngüsel Teknolojiler

Bunlar, kullanım ömürleri boyunca malzemelerden kaynaklanan CO2 emisyonlarını azaltmayı ve aynı zamanda kullanım ömürlerini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan bir dizi yaklaşımı kapsar. Alüminyum, plastik, metal ve bir takım kimyasallar gibi malzemelerin devridaimi, üretimi birincil üretimden geri dönüşüme taşır ve malzemenin bünyesindeki sera gazı yoğunluğunu azaltır. Örneğin, daha yüksek verimlilik sağlayan uçucu kül kullanımı, düşük bağlayıcılı beton ve çimento üretmek için ürün tasarımı yoluyla gereken malzeme miktarını azaltır. Çeliğin geri dönüşümü için elektrik ark ocakları gibi bazı malzeme devridaim teknolojileri zaten ticari olarak olgunlaşmıştır. Bu çelik ocaklarının yenilenebilir enerji ile elde edilmiş elektrik ile enerjilendirilmesi sektörü karbondan arındıracaktır.


Plastiklerin kimyasal olarak geri dönüştürülmesi için piroliz işlemi ve lazer kaynaklı kırılma spektrometrisi ve X-ışını floresansı gibi ayırma teknolojileri gibi diğerleri, ticarileştirme için daha fazla yeniliğe ihtiyaç göstermektedir. Malzemelerin geri dönüşümünü ölçeklendirmek, örneğin geri alma programları, alım anlaşmaları ve endüstri hedefleri aracılığıyla toplama, geri dönüşüm ve değer zincirine yeniden dahil olmayı yönetmek için tedarik zinciri genelinde işbirliği gerektirecektir. Burada devletlerin tutumu önemlidir. Türkiye sıfır atık politikası bu konuda oldukça önemlidir ve gelişmelidir. Atıkları biriktirmek, ayırmak ve arıtmak için ek atık altyapısına ve teknolojisine yapılan yatırım, endüstriler arasında döngüselliği sağlamak için çok önemli olacaktır.


4. Enerji Depolama

Yenilenebilir enerjiler büyüdükçe büyük ölçekli enerji depolamaya ihtiyaç duyulacaktır. Teknolojiler, kısa ve orta süreli enerji depolama için lityum iyon pil sistemlerinin yanı sıra uzun süreli enerji depolama için diğer elektrokimyasal, termal, mekanik ve kimyasal sistemleri içerir. Dünyadaki araştırma kuruluşlarının analizine göre, 2030 yılına kadar yaklaşık 350 gigawatt (GW) kısa ve orta vadeli enerji depolamaya ve yaklaşık 400 GW uzun süreli enerji depolamaya ihtiyaç duyulacaktır. Pompalanan hidro, erimiş tuz ve basınçlı hava gibi bazı depolama teknolojileri, halihazırda konuşlandırılan şebeke ölçeğindeki projelerle oldukça olgunlaşmış olsa da, sabit pilleri iyileştirmek için kükürt ve silikon gibi daha düşük maliyetli ve daha yüksek performanslı malzemelerde inovasyona ihtiyaç vardır.


Bu inovasyonlar, ürün olarak basınçlı hava depolaması için tesis veya gigafactory yaklaşımı elektrokimyasal piller için üretimdeki ve işletmedeki maliyetlerin düşürülmesine yardımcı olacaktır. Tüm dünya çapında bir depolama teknolojileri portföyüne ihtiyaç duyulması muhtemeldir. Hidrojen bu alanda önemli avantajlara sahiptir ve bu konuda yapılacak teknolojik gelişmelere açıktır. Bu depolama çözümleri, ülkeye ve hatta kültüre göre farklılık gösterecek, yerel jeolojik koşullara ve gerekli şebeke dengelemesinin kapsamına bağlı olacaktır.


5. Mühendislik Yoluyla Karbon Giderimi

Bu başlık, atmosferik CO2'yi ortadan kaldırmak için bir dizi teknoloji tabanlı yöntemi ifade eder. Bu teknolojiler şunları içerir:

  • Doğrudan havadan karbon yakalama ve depolama teknolojisinde (DACS) hava, CO2'yi bağlamak için kimyasal bir filtre görevi gören katı bir sorbent veya sıvı çözücüden geçer ve çıkan karbon daha sonra depolanır.

  • Sürdürülebilir kaynaklı biyokütlenin endüstriyel süreçlerde, örneğin biyoyakıt, elektrik veya ısı üretmek için kullanıldığı ortamlarda CO2 oluşur. Bu işlemlerde yayılan biyojenik CO2'nin yakalandığı ve depolandığı biyoenerji karbon yakalama ve depolama (BECCS) teknolojilerini kapsar.

  • Biyokömür ve biyo-yağ, karbon açısından zengin malzeme oluşturmak için oksijen yokluğunda sürdürülebilir kaynaklı biyokütlenin ısıtılmasıyla üretilir. Karbon yoğun madde sayesinde doğadaki karbonun bir kısmı kullanılmış veya dolaylı olarak depolanmış olur.

  • Karbonu atmosferden uzaklaştırmak ve depolamak için yüzey alanlarını artırmak için kayaların ve minerallerin parçalandığı gelişmiş ayrışma teknolojilerini kapsar.


Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), mühendislik yoluyla tasarlanmış karbon giderimlerinin 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için kritik bir araç olduğunu, çünkü işletmelerin diğer azaltma kaldıraçları tükendikten sonra artık karbon emisyonlarını ortadan kaldırmalarını sağladığını belirtmektedir. Bununla birlikte, CCUS gibi karbon giderimi, bu teknolojiye yatırım yapacaklar için ek bir maliyettir ve bu teknolojilerin alıcılar için işe yaraması için hızlı maliyet düşüşleri gereklidir. Mevcut kullanımdaki karbon azaltma teknolojilerinin ön maliyetleri yüksektir ve bu maliyetleri düşürmek için teknolojiye özgü yeniliklere süratle ihtiyaç vardır. Bu, giderim teknolojilerinde geçerli olan karbon giderme kredileri için net bir standart ve düzenlemeler sistemi oluşturulmalıdır. Türkiye bu konuda ÇŞİDB’nin PMI projesi ile çok önemli çalışmalar ve uygulamalar yapmaktadır.


6. Isı Pompaları

Isı pompaları, gaz fırınları ve kazanlardan 2,0 ila 4,5 kat daha verimlidir. Isıyı evaporatörden kondensöre aktarmak için gaz sıkıştırmalı ve genleşmeli bir soğutucu akışkan döngüsü sistemini kullanırlar. Teknolojiler arasında dış ortam havasını kullanan hava kaynaklı ısı pompaları; Dünya'nın yer altı sıcaklığını kullanmak için gömülü bir harici sistem kullanan jeotermal (veya toprak kaynaklı) ısı pompaları; ve topraktan, göllerden veya nehirlerden su kullanan su kaynaklı ısı pompaları bujna güzel örneklerdir. Isı pompaları teknolojisi nispeten olgun olsa da, maliyetleri azaltmak ve ısı pompası verimliliğinin bir ölçüsü olan performans katsayısını iyileştirmek için bileşen düzeyinde yenilikler gerektirilmektedirler.


Hidrokarbonlar, hava ve su gibi düşük küresel ısınma potansiyeline sahip soğutucu akışkanların ve ısı pompalarının en büyük enerji ve maliyet faktörleri olan kompresör teknolojilerinin daha da geliştirilmesi gerekmektedir. Konut ve ticari ısı pompalarının dağıtımını artırmak, haneleri, özellikle de kiracıları desteklemek için iş modeli inovasyonu ve finansman mekanizmaları gerekmektedir. Bu sitemlere geçiş elektrifikasyon anlamına gelmektedir. Peşin yapılan sermaye gideri, hem ısı pompasının kendisine geçmeyi hem de bina yalıtımını iyileştirmeyi içermektedir. Isı pompalarını farklı coğrafyalarda geniş ölçekte kurmak için eğitimli bir iş gücü de hayati önem taşıyacaktır. Buna ilave olarak ısı pompaları yüksek miktarda yenilenebilir kaynaklı elektriğe, öncelikle güçlendirilmiş, sonrasında ise akıllı hale getirilmiş şehir elektrik şebekesi sistemine ihtiyaç duyacaktır. Türkiye şehirleri 2053 sıfır karbon hedefi için süratle elektrifikasyon yatırımlarına ve şehir şebekelerini kuvvetlendirmeye ihtiyaç duymaktadır.


7. Temiz Hidrojen

Temiz hidrojen, hem yenilenebilir hem de düşük karbonludur, şu anda küresel emisyonların yaklaşık %20'sini oluşturan çelik, çimento ve kimyasallar gibi sektörlerin karbondan arındırılması için çok önemli bir seçenektir. Amonyak ve metanol gibi hidrojen ve türevleri, uçaklara, gemilere, ağır araçlara ve diğer ağır nakliye araçlarına güç sağlamak için kullanılabilir. Hidrojen aynı zamanda yenilenebilir enerjilerin entegrasyonunu da kolaylaştırır, çünkü yenilenebilir enerjiyi moleküller olarak depolayabilir ve uzun mesafelerde şebekeye enerjiyi aktarmayı ve taşımayı mümkün kılar. Düşük karbonlu hidrojen, buhar metan veya karbon yakalama ve depolama ile ototermal reform kullanılarak doğal gazdan da üretilebilir ve geleneksel gri hidrojene kıyasla karbon emisyonlarını %80 ila 95 oranında azaltabilir.


Düşük karbonlu hidrojen üretimi için teknolojiler tüm dünyada olgunlaşmıştır, ancak karbon yakalama ve depolama teknolojilerinde daha fazla inovasyona ve maliyet düşürmeye gerek vardır. Yenilenebilir hidrojen, su elektrolizi kullanılarak yenilenebilir enerjilerden üretilebilir; alkalin elektrolizörler ve proton değişim membran elektrolizörleri, yüksek verimli katı oksit elektrolizörler, anyon membran elektrolizörleri, membransız veya kılcal beslemeli elektrolizörler veya deniz suyu elektrolizi ile elde edilebilir. Şu anda, temiz hidrojenin daha hızlı ekonomik ölçeklendirilmesinin önündeki ana engel, maliyet azaltma eğrisinin erken bir aşamasında uzun vadeli alım sağlama zorluğudur. Alım güvence altına alındıktan sonra, temiz hidrojen üretimi için hidrojene yönelik mega projelerin başlaması muhtemeldir. Türkiye bu konuda sadece bir adet bina bazlı deneysel bir projeye sahiptir. Hidrojen teknolojileri konusunda Türkiye’de ÇŞİDB’nin önemli bir atılım gerçekleştirmesi gereklidir.


8. Yenilenebilir Enerji

Dünyada yenilenebilir enerji kapasitesi 2015 ile 2020 arasında neredeyse iki katına çıktı. Güneş, rüzgar, hidro-elektrik, jeotermal kaynaklar ve biyokütle gibi yenilenebilir kaynakları kullanan çoğu enerji üretim teknolojisi zaten teknolojik olarak olgunlaşmış durumda. Güneş fotovoltaikleri (PV) ve kara ve deniz rüzgar türbinleri en büyük büyümeyi ve en başarılı ölçeklendirmeyi göstermiş durumda. Solar PV ile üretilen elektrik, 2015 ve 2021 yılları arasında yıllık %25 artış sergiliyor. Bu da kurulu güçte dört kat artışa karşılık geliyor. Birden fazla coğrafyada dağıtımın yavaşlamasını önlemek için bu sektördeki kesintililik gibi zorlukların üstesinden gelinmesi gerekiyor.


Diğer konuların yanı sıra orta ve uzun süreli depolama entegrasyonu ve yavaş hareket eden şebeke modernizasyonunun yanı sıra uzun vadeli malzeme tedariki ve erişiminin yeniden ele alınması gerekecektir. Yenilenebilir enerji üretim maliyetlerini daha da azaltmak için özel teknolojik yenilikler gereklidir. Yarı iletken silikon kıtlığı yaşandığında yerine hangi teknolojinin konulacağı önemlidir. Burada ortaya çıkan temelden PV teknolojisini değiştiren, daha yüksek verimlilik sağlayan perovskit güneş pilleri ve daha düşük maliyetlerle daha fazla esneklik sağlayan organik ince film hücreleri gibi teknolojik yenilikler beklenmektedir. Yüzer açık deniz rüzgar enerjisi sistemleri denizlerde su içi gürültü kirliliği yapmadan, kuş göç yollarının üzerinde olmadan ve onları engellemeden tasarlanmalıdır. Bu sektör kitlesel bir ticari ölçeklendirme potansiyeline sahiptir.


9. Nükleer Enerji

Dünyada şu anda küresel elektrik üretiminin yaklaşık %10'unu geleneksel nükleer fisyon teknolojileri, yani büyük ölçekli II. Nesil ve III. Nesil+ 440 nükleer reaktör karşılamaktadır. Ticari olarak olgun teknolojilerdir. Nükleer enerji yüksek inşaat maliyetleri, beklenmeyen maliyet aşımlarını, çeşitli uygun bölgelerde nükleer atıkların uzun süreli depolanması sorunlarını, kullanılmış yakıt depolaması ile ilgili çözülmemiş konuları ve sıcak su deşarjı gibi bir takım doğaya zarar veren zorlukları içeriyor. Maliyet düşüşleri için geleneksel Nesil III+ ve Nesil IV teknolojilerinde daha hızlı inovasyon gerekli görülüyor. Çok yaygın olmayan, fabrikada üretilen küçük modüler reaktörler, daha kısa devreye alma zaman çizelgeleri ve daha düşük ön maliyetlerle esnek (şebekeden bağımsız) güç sağlayabilirler. Ancak, henüz ticari olarak olgun değiller.


Nükleerin yeniden ölçeklendirilmesi için, tesis inşaatı için lisans gereksinimlerinin standardizasyonu gereklidir. Bu gecikmelerden ve ek maliyetlerden kaçınmaya yardımcı olabilir. Kamu-özel sektör konsorsiyumları da daha az olgun teknolojileri hızlandırmanın anahtarıdır ve endüstri ile hükümetler arasındaki koordinasyon, yetenek geliştirme yoluyla vasıflı işgücü eksikliklerini gidermek için gerekli olacaktır. Diğer yandan dünyada bu güne kadar patlamış Çernobil ve Fukuşima santrallerinde yüzbinlerce kişi ölmüş ve sonrasında yine yüz binlerce kişi etkilenmiştir. Buna ilişkin patlamayan nükleer tesis teknolojileri kritiktir.


10. Sürdürülebilir Yakıtlar

Dünyada ulaşım sektörü toplam küresel emisyonların %15'inden fazlasını oluşturuyor. Havacılık, denizcilik ve bazı ağır hizmet karayolu taşımacılığı da dahil olmak üzere elektrikle çalıştırılması zor sektörleri karbondan arındırmak için fosil hidrokarbon yakıt alternatiflerine ihtiyaç bulunmaktadır. Sürdürülebilir yakıtlar arasında geleneksel biokütle bazlı yakıtlar, drop-in sürdürülebilir yakıtlar (e-jet gibi drop-in hidrojen bazlı e-yakıtlar dahil) ve motor veya altyapı iyileştirmeleri gerektiren drop-in olmayan yakıtlar (e-amonyak ve e-metanol dahil) bulunmaktadır. Biokütleyi yakıta dönüştürmek için bazı teknolojiler, yenilenebilir dizel ve gazyağı üretmek için lipitlerin hidro-işlemi gibi teknolojiler nispeten olgundur.


Maliyetleri düşürmek ve kullanılabilirliği artırmak için, özellikle halen gösteri ve pilot uygulama aşamasında olan çoğu e-yakıt için inovasyon yatırımı gereklidir. Biokütle bazlı yakıtlarla maliyet farkı yüksek olmaya devam ederken, e-yakıtlar, biokütle hammaddesi mevcudiyeti ve toplanması konusunda geleneksel biokütle bazlı yakıtlarla aynı kısıtlamalarla karşı karşıya değildir. Çok çeşitli sentetik yakıt dönüştürme teknikleri ve bu tekniklerde atılacak çoklu adımlar, türünün ilk örneği olan yatırımlar için zorlukları ve riskleri içermektedir. Yüksek kaliteli yakıtlar üretmek için aşağı akış emisyonlarında gelişmeler gerekecektir. Bu sektörde karmaşık değer zincirleri ve karmaşık karbon akışları mevcuttur. Bu nedenle birden fazla değer zinciri oyuncusu arasındaki işbirliği sektörün ölçeğini büyütmenin anahtarıdır.


11. Doğal İklim Çözümlerini Destekleyen Teknolojiler

Doğa temelli teknoloji projeleri, karbonu atmosferden emer, uzaklaştırır veya emisyonların üretilmesini önler. Ağaçlandırma, yeniden ağaçlandırma, önlenen orman ve turbalık bozulması, turbalık restorasyonu ve yangın ve savan yönetimi gibi karasal ekosistemleri korumayı içerir. Ayrıca, ekili arazilerde ağaç da kullanmak, hayvan otlatma yollarını optimize etmek ve örtü bitkilerinden de yararlanmak gibi tarım arazilerinde karbon giderimlerini ve azaltımlarını da içerir. Teknolojiler zaten kanıtlanmış ve çeşitli projelerde kullanılmaktadır. Bu sektörün ölçeklendirilmesi için inovasyonun artması, düzenleyici standardizasyonun oluşması, teknoloji destekli şeffaflık ve yerel topluluklarla etkileşim yoluyla kaliteli projelerin arttırılması gereklidir.


Bu teknolojiler okyanus ekosistemlerinde, ortaya çıkan doğal iklim çözümleri (NCS) de içerir. Doğal tuz bataklıklarını, mangrovları, deniz çayırlarını ve yosun ormanlarını korumayı, restore etmeyi veya karbon giderme ve önleme için deniz yosunu çiftlikleri oluşturmayı da kapsar. Burada, doğal sistemlere yönelik herhangi bir zincirleme etkiye karşı tam şeffaflık sağlamak ve pazarda güven yaratmak için inovasyona ihtiyaç vardır. Biyoçeşitlilik kredileri ve diğer doğa kredileri (örneğin, azot veya su) gibi gelir akışları ve ormancılık ve ilgili projeler için tipik olarak gerekli olan on yıllık geri ödeme süresini köprüleyebilecek finansman araçları, NCS için ölçeklendirme mekanizmasının kritik bir parçasıdır.


12. Alternatif Protein Üreten Teknolojiler

Bu teknolojiler aşağıdakileri içerir:

  • Soya fasulyesi, bezelye, buğday ve diğer bitkilerden elde edilen bitki bazlı proteinler.

  • Canlı mikroorganizmalardan elde edilen mikroorganizma bazlı fermente proteinler Örnek olarak, bitki bazlı proteinlerin mikroplar aracılığıyla fermente edildiği mikrobiyal fermantasyon kullanılarak üretilen proteinler.

  • Biyoreaktörler ve santrifüjler kullanılarak hayvan hücrelerinden elde edilen hücre tarafından yetiştirilen proteinler.

Bugün, küresel emisyonların yaklaşık %15'i et, süt ürünleri, yumurta ve su ürünleri yetiştiriciliği gibi hayvansal kaynaklı proteinlerin üretiminden geliyor. Bitki bazlı proteinler, hayvan bazlı muadillerine kıyasla önemli bir yüksek farkla fiyatlandırılıyor ve ekili et (cultivated meat) gibi ortaya çıkan alternatif proteinler hala büyük ölçüde ticari değiller. Ancak bu konuya yatırım yapan şirketler on yıldan kısa bir süre içinde, ekili etin üretim maliyetlerini %99 oranında azaltacaklarını belirtiyorlar.


Bitki bazlı proteinlerde, sağlık ve duyusal özellikleri en üst düzeye çıkarmak ve dokuyu iyileştirmek için bitki genetiği ve ekstrüzyon teknolojilerini ayarlamak için kısa vadeli yeniliklere ihtiyaç bulunuyor. Fermantasyon bazlı proteinler, proses olgunluğunda iyileştirme, daha düşük maliyetli hammadde ve yardımcı hizmetler için yer seçimini optimize etme ve fermantasyon kapasitesini pilot ölçeğin ötesinde ölçeklendirme fırsatları sunuyor. Ekili proteinler, bu amaca yönelik büyük ölçekli biyoreaktörler dahil olarak, biyoreaktör teknolojilerinde daha düşük maliyetli kültür ortamlarında ve bitmiş ürünün dokusunu iyileştirmek için yetiştirme ve üretim sürecinde saflıkta daha fazla yenilik gerektiriyor. Alternatif proteinlerde ekonomik ölçek büyütmenin sağlanması, tüketici ve yatırımcı güvenini artırmak için düzenleyici mekanizmalarda ilave netlik gerektirmekte. Başka bir konu insanların bu kadar proteine ihtiyaç duyup duymadığının araştırılması. Halen bazı yayınlar sıradan bir insanın mevcut ekonomide olması gerekenden çok fazla protein tükettiğini gösteriyor. Yani protein tüketimi alışkanlığı yeniden ele alınmalı.


Dünyada yapay et konusunda çalışmalar hızlanırken, Türkiye'de de bu yönde adımlar atılmaya başladı. Türkiye'den de Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Can Akçalı ve ekibi, şu anda oldukça pahalı olan kök hücreden et üretiminin mali açıdan karşılanabilir hale gelmesi için yaptığı çalışmalarda iyi bir noktaya geldi ve ABD'ye patent başvurusunda bulundu.


Sonuç Olarak

İklim değişikliği ile mücadelede süratle geliştirilmesi ve kullanılması gereken 12 önemli teknoloji bulunmaktadır. Bu teknolojilerin arasındaki ilişki yukarıda girişteki grafikte özetlenmiştir. Ne yazık ki, nükleer enerji kaçınılmaz olarak tüm yüksek riskleriyle birlikte halen sistemde yer almaktadır.


En önemlisi insan yaşamına yönelik yeni bir anlayışın yerleştirilmesi gereklidir. Bu analayış kapitalin dayattığı yaşam şekline alternatif olarak, modayı, tüketim toplumunu yadsıyan, sağlıklı yaşama alışkanlıklarını teşvik eden, sosyal dayanışmayı, aile bağlarını ve geleneksel yaşam tarzını kuvvetlendiren bir anlayış olmalı. Bu anlayışa geçilmeden kapitalin önerileri ile sıfır karbon bir dünyaya geçilemeyeceği çok açık.

186 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page